Ne, Ne Değildir?

Feodalizm ve Feodalite Nedir?

Feodalite ve feodalizm kavramları Ortaçağ Avrupası'nın çöküşe geçtiği an açığa çıkmış bir kurtarıcı olmuştur. Tarih boyunca birçok devlet tarafından uygulanmaya çalışılmıştır.
Feodalizm ve Feodalite Nedir

Feodalizm ve feodalite nedir?” sorusuna kısaca, lord ve vassallar arasındaki sadakat ve güven ilişkisinin güçlenmesi prensibi üzerinde şekillenen bir yapıdır diyebiliriz.

Feodalite ve feodalizm derebeylik ve derebeylik sistemini ifade eden kavramlardır. Ortaçağ Avrupası başta olmak üzere, tarihin bir çok evresinde rastlanan sosyal, siyasal ve ekonomik olarak kitlelerin yönetim ve örgütlenme şeklidir. Feodalite, piyasa ilişkilerinin dibe vurduğu, ekonomik düzenin alt üst olduğu zamanda açığa çıkan bir anlayış olmuştur. Feodalite kavramı ilk etapta aristokratlar ve askerler arasında ilişkisel bir sitem olarak nitelendirilmiş ama sonrasında bunun türevi görüşler çürütülmüş, bu sistemin her sınıfı direkt olarak etkilediğinden bahsedilmeye başlanmıştır. Sistem basit olarak korunan (vassal) ve koruyan (lord) olmak üzere ikiye ayrılır. Hiyerarşik şekilde koruyan kişiler, korunan kişilerin korunmaları karşılığında kişisel hak ve özgürlüklerini ellerinde bulundururlar. Korunan kişiler ise diğerlerinin arasında toprak ile ilgili açığa problemleri çözmekle ve genel adaleti sağlamakla yükümlüdürler.

Feodalizmin derinliklerine bir yolculuk yapacağınız “Ortaçağ Avrupası’nda Feodal Sisteme Genel Bir Bakış” isimli makaleyi mutlaka incelemenizi öneririm.

Feodalizmin Özellikleri ve Yapıları

Siyasal olarak feodal sistem, bir üçgen ile açıklanabilir. Üçgenin en üstünde kral, imparator ya da toprak ağası ve ona bağlı olan soylular yer alır. En altta ve üçgenin en büyük bölümünü ise serfler yani işçiler ve köleler oluşturur. Ekonomik olarak bulundukları krallıklarda ve ülkelerde feodal beyleri, kral üzerinde doğrudan güç kullandıkları gözükmüştür. Bunun başlıca sebepleri; ekonominin doğrudan feodal beylerin iradesinde şekillenmesi ve kral üzerinde buna dayanak göstererek güç kullanması olarak aktarılabilir. Aksi durumlarda da kral, feodal beyinin kendi üzerinde güç kullanmasının önüne geçmek için savaş açabilir. Fakat hali hazırda belirli bir kale içerisinde kendilerini savunan feodal beyleri, altı ay belki de bir yıl kuşatmaya yetecek kadar yiyecek ve içecek depolarına sahiptirler.

Feodal sistemde bir diğer önemli konu da askeri birliklerdir. Kraliyetler ya da devletler, doğrudan bir ordu kurmak yerine, feodal beylerinin kendilerini korumaları ve yetiştirmeleri için ödenek ayırarak savaş zamanında feodal beylerinden teker teker askerleri çekmektedirler. Savaş zamanlarında kaleleri ele geçirmek imkansıza yakındır. Kuşatmalar yıllar sürebilmektedir.

Feodal sistemin temelinde; yerellik ve özerklik yer almaktadır. Her bir feodal beyinin kendince kurallarının ve yasalarının olması da görülmemiş bir durum değildir. Günümüzde olan eyalet sistemine oldukça benzer bir yapıdır.

Feodalizmin Ekonomik Yapısı

Feodalizm içerisindeki ekonomi basit işler. Soylular, topraklarını köylülere kiralarlar ve çalışmalarının neredeyse tamamını soylulara verirler. Sadece kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri kadarını kendilerine ayırırlar. Soylular bu karlı alışveriş sayesinde, köylülere güvenliklerini ve barınmalarını sağlarlar. Ticarette yüksek bir gelişim söz konusu olmadığı için, alışverişler basit, iş sınıfları da tekelleşmiştir.

Feodalizm İçerisinde Olan Sınıflar

Feodalizm İçerisinde Olan Sınıflar

Feodalizm içerisinde doğrudan bir piramit şekli görülmektedir. Üçgenin en ucunda kraliyet ve soylular yer alırken, aşağıya doğru indikçe köylüler yer almaktadır. Köylüler; özgürler ve köleler (serfler) olmak üzere ikiye ayrılırlar.

  • Soylular (Senyörler)
  • Rahipler
  • Burjuvalar
  • Köylüler

Osmanlı’da Feodalizm Var mıydı?

Osmanlı’da feodalite sistemi Roma ve Ortaçağ Avrupası’ndan ne kadar etkilenmiş olsa da ağırlık olarak İslam hukukunda yer alan mülkiyet ve toprak sistemini öğreti edinmiştir. Mülkiyet hakkının dayanağı yaratıcı Allah olarak görülmüş, fetih yoluyla ele geçirilen topraklar Müslümanlığı kabul edenlere bırakılmıştır. Büyük toprak arazileri belli kişilere özel mülk olarak tahsis edilip, vergilerinin toplanması üzerine kurulu sisteme ikta sistemi adını vermişler. İkta sistemi İslam devletlerinin kullandığı bir yapılaşmadır.

Büyük Selçuklu Devri’ne kadar ikta sistemi olarak adlandırılan sistem daha sonra revizyona uğrayarak tımar sistemi adını almıştır. Nizâmülmülk tarafından tımar sistemi adını alan bu yapı feodal anlamda Avrupa ile benzerlik göstermektedir. Bunun yanında tımar sisteminin Avrupa tarzı feodaliteden çok daha üstün olduğunu söyleyebiliriz. Tımar sisteminin ana mantalitesi, kamu topraklarının sipahi adı verilen askerlere verilmesine dayalıdır. Tımarlı sipahilerin devlete olan yükümlülüğü ise köylü kesimden vergi toplamak, bölgenin asayişini sağlamak ve orduya asker yetiştirmekti. Tımarlı sipahiler vergilerden geçimini sağlamaktaydı. Kanuni Dönemi’nde en yüksek seviyeye ulaşan sistem 15-16. yüzyılda ateşli silah üretiminin artmasıyla yıkıma uğramıştır çünkü tımarlı sipahi birlikleri ok, mızrak gibi savaş silahları kullanmaktaydı. Tımarlı sipahi sistemi 1839’da Tanzimat Fermanı ile son bulmuştur.

Feodalizm kavramı başta ekonomi olmak üzere siyasi ve sosyoloji gibi birçok alanı etkilemiştir. Hiç kuşkusuz ki toplum yapısını yani sosyolojik boyutu derinden etkilemiştir. Yazbuz’un Sosyoloji kategorisindeki enfes yazılarını bir fincan kahve eşliğinde okuyabilirsiniz.

Shares:

1 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir