Fatih Akın filmleri, Hayran kalacağınız ödüllü yapımlardan ve efsaneleşmiş hikâyelerden oluşuyor. 1994 yılında sinemaya adım atmak için Hamburg Güzel Sanatlar Akademisi’ne başlayan Fatih Akın, Türkiye asıllı Alman bir yönetmen. Filmleri ile ağırlıklı olarak göçmenlik konusunu ele alan yönetmen, yalnızca kendi yaşamına değil dünya üzerindeki her göçmenin hislerini derinden yaşıyor ve hikâyeleştiriyor. Bu yazımızda birbirinden güzel ödüllü Fatih Akın filmleri içinde öne çıkanları sizin için derledik.
Kısa ve Acısız (1998)
Kısa ve Acısız, Fatih Akın’ın ilk uzun metrajlı filmi ve aynı zamanda il ödüllü yapımı olarak karşımıza çıkıyor. Tam bir göçmen hikâyesi olarak sinema perdesine yansıtılan bu film Fatih Akın’a Bavyera Film Ödülleri’nde En İyi Genç Yönetmen ödülünü kazandırdı. Akın, aynı zamanda filmin senaryosunu da yazdı.
Almanya’da doğup büyüyen Gabriel, göçmen bir Türk ailesinin oğludur. Gabriel’in en yakın arkadaşları, kendisi gibi göçmen olan Yunanlı Costa ve Sırp asıllı Bobby’dir. Bu üçlü çocukluklarından beri sokak çetesi gibi yaşamaktadır. İşlediği bir suçtan ötürü bir süreliğine cezaevine girip çıkan Gabriel, hayatını bu şekilde harcamaktan yorulmuştur. Cezaevinde olgunlaşan Gabriel, Türkiye’ye taşınıp düzenli bir hayat kurmak ister. Bu isteğini yerine getirmek için bir süre taksi şoförlüğü yapmaya karar verir. Ancak çete arkadaşları, ona destek olmadıkları gibi bir de kararını sorgulamaya başlarlar. Bu süreç Gabriel için buhranlı bir dönüşüme yol açar.
Temmuz’da (2000)
Fatih Akın’ın ödüllü sanat filmi Kısa ve Acısızdan sonra romantik komedi türünde bir yapıma el atması başlangıçta biraz yadırganmıştı. Fatih Akın’ın gişe filmi gibi düşünülen filmi Temmuz’da oldukça derinlikli bir yapıya sahipti. Öyle ki filmde yine göçmenlik teması sınır gibi kavramlar, oldukça başarılı bir şekilde işlenmişti. Üstelik yönetmen bu filmiyle de ödüller almaya devam etti. Ayrıca Alman bir erkeğin bir Türk kızına âşık olup peşinde koşmasını anlatan film, seyirciyi Berlin’den başlayıp İstanbul’un sokaklarına kadar uzayan soluksuz bir yolculuğa çıkarıyor.
İyi bir Fizik öğretmeni olan Daniel, sakin bir tatil hayal ederken kendini rastlantıların içinde bulur. Baktırdığı falın etkisinde kalan Daniel falda çıkan bir kadının hayatının aşkı olduğu düşüncesiyle peşinden koşturmaya rastlantılar yaratmaya çalışır. Daniel aslında onu kendine aşık etmeye çalışan July’nin falıyla bambaşka bir yola sürüklenir. Âşık olduğu Melek adlı kadın İstanbul’a gitmek için yola çıkar. Ancak Daniel’in Melek’in peşini bırakmaya hiç niyeti yoktur.
Melek’in peşinden İstanbul’a gitmeye karar veren Daniel bilet bulamaz ve arabayla gitmek zorunda kalır. Bu sırada July’nin de Daniel’in peşini bırakmaya niyeti yoktur. İkili beraber yola çıkarlar ve yolda başlarına gelmedik şey kalmaz. Daniel en sonunda İstanbul’a vardığında gerçek aşkı bulacaktır.
Solino (2002)
Solino, Fatih Akın’ın sadece göçmenlikle ilgili dertlerini değil aynı zamanda sinema yapmakla ilgili dertlerini de bu filmde oldukça renkli bir biçimde anlatmıştır. Göçmeliği bu kez İtalyan bir aile üzerinden anlatan Akın, aile içi çatışma unsurunu da oldukça başarılı bir şekilde aktarır. Neredeyse ödülsüz yapımı bulunmayan yönetmen Solino ile de büyük övgüler almış ve ödüllerle başarısını taçlandırmıştır. Akın’ın ses getiren yapımlarından biri olan Solino’nun senaryosu İtalyan yazar Ruth Toma tarafından yazıldı. Film aynı zamanda İtalyan – Alman ortak yapımı olarak çekildi.
Solino, İtalyan bir ailenin Almanya’ya taşınıp orada yeni bir düzen kurmasını ve bu sırada aile içinde ortaya çıkan bazı çatışmaları hikâye ediyor. Romano ve Rosa, İtalya’da işlerinin bozulması ve aileleri ile aralarındaki anlaşmazlıklar yüzünden Almanya’ya yerleşmeye karar verirler Aile, Gigi ve Giancarlo adındaki iki oğullarını da alıp Almanya’ya taşınırlar ve orada bir pizza dükkânı açarlar. Yıllar içerisinde Gigi ve Giancarlo Almanya’da yeni çevrelerine alışır ve uyum sağlarlar. Anne babaları ise zorluklarla yıllar içerisinde pizza dükkanındaki işleri büyütürler.
Bir süre sonra anne baba arasında anlaşmazlıklar çıkar ve İtalya’yı özleyen Rosa geri dönmeye karar verir. Aynı zamanda iki kardeşin arası da aynı kadına âşık olmalarıyla açılır ve Gigi de annesiyle dönmeye karar verir. Filmde ayrıca kardeşlerden birinin sinema tutkusu da seyirciye Fatih Akın’ı anımsatıyor.
Duvara Karşı (2004)
Fatih Akın sinemasını iliklerimize kadar hissettiğimiz Duvara Karşı, Yalnızca yönetmenin değil seyircinin de hayatını değiştiren yapımlar arasında yer alıyor. Özellikle de Türkiye’de Fatih Akın sinemasının en çok konuşulmaya başladığı dönem Duvara Karşı filminin vizyona girdiği tarihe denk gelir. Film hem toplumsal yapının genel durumuna hem de bireysellik vurgusuna dikkat çeken oldukça derinlikli bir kurguya sahiptir. Duvara Karşı, Metin Erksan’dan 40 yıl sonra ilk kez Türk kökenli bir yönetmene Berlin Film Festivali’nde “Altın Ayı” ödülünü kazandırmıştır.
Aileleri, yıllar önce Almanya’ya işçi olarak gelmiş olan Cahit ve Sibel, orada doğup büyümüş ve ailelerinden çok uzak bir yaşam kültürüne sahip olmuşlardır. İntihar etmek isteyecek kadar hayattan bunalan Cahit, Sibel ile tanışmasının ardından hayata dair umut beslemeye başlar. Ailesinin evlendirmeye çalıştığı Sibel, bu evlilikten kurtulmak için Cahit ile bir anlaşma yapar. Anlaşmaya göre ikili formaliteden evlenecek ve ailelerinden bağımsız olarak özgür bir yaşam sürdürecektir. Ancak bir süre sonra Cahit Sibel’e âşık olur ve onu kıskanmaya başlar. Kökenle girişilen bu inatlaşmanın sonucunda cezaevine ve Türkiye’ye kadar uzayan bir dizi olaylar gerçekleşir.
İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek (2005)
İstanbul Hatırası, Fatih Akın’ın Türkiye ve İstanbul özlemini gidermek için sokak sokak dolaşarak çektiği özgün bir belgeseldir. Ceza’dan Sezen Aksu’ya, Orhan Gencebay’dan sokak müzisyenlerine onlarca müzisyen eşliğinde İstanbul’un sokaklarını dolaştığımız bu belgesel çekildiği dönemin bütün dinamiklerini de yansıtıyor. Fatih Akın bu belgeseli, yine bir kurguyla beslemeyi başarıyor ve müzisyen bir karakterin İstanbul’un doğal seslerinden bir müzik yaratmasını sağlıyor.
Tek kelime Türkçe bilmeyen müzisyen Alexander Hacke, İstanbul’a müziğin çeşitliliği üzerine bir çalışma yapmak üzere gelir. Şehirdeki çeşitli seslerin bir ahenk oluşturduğuna şahit olan Alexander, müziğin ve seslerin peşinden İstanbul’u sokak sokak dolaşır. Onlarca müzisyen ve sokak satıcıları ile karşılaşan Alexander, Farklı tarzların bu kadim kentin aurasıyla nasıl kaynaşıp bütünleştiğine şahit olur.
Yaşamın Kıyısında (2007)
Trabzon kökenli olan Fatih Akın, bu filmiyle biraz daha yüzünü Karadeniz’e doğru çeviriyor. Film başlar başlamaz bizi çok güzel bir Kazım Koyuncu şarkısı karşılıyor. Yaşamın Kıyısında, çok yönlü bir olay örgüsüne sahip. Öyle ki birbirinden farklı kuşakların uçlarda dolaşan hikayeleri seyirciyi onlarla beraber sürüklüyor. Film, yine ödüllerle taçlandırılmış bir başarı örneği sunuyor.
Yıllarca Almanya’da işçi olarak çalışan ve emeklilikten sonra yalnız kalan Ali, para karşılığında kendisinden genç bir hayat kadını olan Yeter ile evlenmek ister. Ancak Alman Dili ve Edebiyatı Profesörü olan oğlu Nejat, bu işe sıcak bakmaz ve şiddetle reddeder. Öte taraftan Yeter, ailesi tarafından aranmaktadır ve öldürülme korkusu yaşar. Ali ile evlenerek kaçabileceğini ve kızına ulaşabileceğini düşünen Yeter, bunu bir kaçış olarak görmektedir. Bu sırada Yeter’in kızı Ayten de örgütlü eylem içinde olduğu için arandığı Türkiye’den Almanya’ya kaçmış ve annesini aramaya koyulmuştur. Yeter’in ölümü üzerine Nejat ise Ayten’i aramak için Türkiye’ye gider.
Aşka Ruhunu Kat (2009)
Fatih Akın, göçmenlik hikayelerinde olduğu kadar, mutfak ve müzikle ilgili de tutkulu bir yönetmen olarak dikkat çekiyor. Aşka Ruhunu Kat, mutfak konusunda görsel olarak çok büyük bir beklenti yaratmasa da karakterler ve müzikle ilgili dolu dolu bir seyir zevki yaşatıyor. Aşka Ruhunu Kat, tam anlamıyla kafası karışık ve anti kahraman özelliklerini bütünüyle taşıyan karakterleriyle seyirciye zevkli bir seyir imkânı sunuyor. Filmde romantik komedi izlerini de bulmak mümkün.
Başarısız bir şekilde restoran işletmeciliği yapan Zinos, sevgilisinin iş için Uzak Doğu’ya yerleşmesinin ardından bunalıma girer ancak restoranını bırakıp sevgilisinin peşinden gidemez. Bu sırada kumarbaz kardeşi cezaevine girmemek için ondan borç ister, hijyen yüzünden dükkânı mühürlenir ve bel fıtığı hastalığı ortaya çıkar. Daha önce çalıştığı restoranda kavga çıkaran bir aşçı ile çalışmaya karar veren Zinos’un hayatı bu yenilikle beraber değişir.
Kesik (2014)
Kesik, Fatih Akın’ın Türkiye’de en çok tartışılan ve kötülenen yapımıdır. Özellikle daha izlemeden filmi yargılayan büyük bir kesim oluşmuştur. Çünkü film, 1. Dünya Savaşı döneminde bir ailenin Türkiye’den sürülmesinden sonra yaşanan olayları ele alıyor. Dünya genelinde büyük ilgi ile karşılanan film, Türkiye’de vizyona girmedi. Bu yapımından sonra yönetmen Türkiye’de başka film çekemedi.
Nazaret ve ailesi Mardin’de saygın bir konuma sahiptir. Savaş döneminde evlerinden çıkarılıp bölgeden sürülürler. Bir bölgede Nazaret ailesinin izini kaybeder. İki kızı ve karısından ayrılan Nazaret, yıllarca oradan oraya sürüklenerek hayatta kalmayı başarır ve ailesini arar. Nazaret ne yapıp edip ailesinin izine ulaşacaktır. Ancak büyük eksiklikler vardır ve hiçbir şey eskisi gibi değildir.
Paramparça (2017)
Fatih Akın’ın sinemasında önemli yeri olan filmlerden biri de Paramparça’dır. Filmin hikâyesi yine uluslararası bir olay zincirini ele alır. Terörizm ve sonrasında küresel çaptaki davalarla mücadele etmek zorunda kalan mağdur bir kadının hikâyesini anlatan film yaşanmış bir hikâyeden uyarlanmıştır.
Film, bir çekirdek ailenin mutlu hayatıyla başlar. Ancak bir patlama sonrasında her şey paramparça olur. 6 yaşındaki oğlu ile eşi Nuri’nin büyük bir patlamada ölmesiyle Katja, bu terör saldırısının sorumlularını aramaya başlar. Bir süre sonra patlamayı Neo Nazi bağlantılı kişilerin yaptığı ortaya çıkar. Ancak mahkeme delilleri yetersiz bularak sürekli davayı erteler ve sorumluları cezalandırmaz. Katja, davayı uluslararası alanlarda aramak için yola çıkar.
Altın Eldiven (2019)
Fatih Akın’ın bu son filmi şüphesiz en farklı yapımlarından biridir. Altın Eldiven 1970’lerde yaşanmış bir hikâyeden ve gerçek bir karakterden uyarlanmış ve daha yapım aşamasındayken dünya genelinde merakla beklenmiştir. Film, Fatih Akın’ın bambaşka bir yapıyla inşa ettiği ve yine başarılı bir şekilde ortaya koyduğu sevilen bir yapım olarak arşivlerde yerini aldı.
Fritz Honka, yalnız ve sakin bir yaşam sürdürmektedir. Dış görünüşüne göre oldukça uysal bir profil çizen Honka, bir seri katildir. Honka, kurbanlarını takıldığı salaş bir barda seçip evine götürür ve öldürdükten sonra cesetlerini evinde saklar. Bir süre düzenli bir hayat kurmak için cinayet işlemeyi bıraksa da bu onun için vazgeçilmez bir tutkudur.
Fatih Akın’ın Ödülleri
Fatih Akın, birçok yapımıyla ödüller ve övgüler almıştır. Kariyeri için oldukça erken bir dönemde Cannes Film Festivali’nde jüri koltuğuna da oturan Akın, kariyeri boyunca birçok ödül almıştır. Fatih Akın’ın aldığı ödüllerden bazılarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
- Kısa ve Acısız: Bavyera Film Ödülleri kapsamında verilen, “En İyi Genç Yönetmen” ödülü.
- Duvara Karşı: Berlin Film Festivali kapsamında verilen, “Altın Ayı” ödülü.
- Duvara Karşı: Avrupa Film Ödülleri kapsamında verilen, “İzleyici Ödülü”.
- Yaşamın Kıyısında: Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında verilen, “En İyi Yönetmen” ödülü.
- Yaşamın Kıyısında: Cannes Film Festivali kapsamında verilen, “En İyi Senaryo” ödülü.
- Yaşamın Kıyısında: Bavyera Film Ödülleri Kapsamında verilen, “En İyi Yönetmen” ödülü.
- Paramparça: Altın Küre kapsamında verilen, “En İyi Yabancı Dilde Film” ödülü.
Yazımızda Fatih Akın Filmleri ve aldığı ödülleri sizin için derledik. Henüz izlemediğiniz bir yapım varsa bizce daha fazla ertelemeyin.
Başarılı yönetmenlerin filmlerini izlemekten keyif alıyorsanız işte sizin için bir öneri daha: Alfred Hitchcock Filmleri: Gerilimin Üstadından Nefes Kesen Klasikler