Edebiyat

Hakkari’de Bir Mevsim İncelemesi

Hakkari'de Bir Mevsim İncelemesi
Ferit Edgü’nün 1977 yılında kaleme aldığı “O” ya da piyasa da bilinen ismiyle “Hakkari’de Bir Mevsim” romanını birlikte inceleyelimDoğrudan söylemeliyim, çok sevdiğim yazar arkadaşım Mualla Selen Yüksel‘in referansı ile bu kitabı tamamladım. Sonrasında eleştiri yazacağım ya da yazmaya gerek hissedeceğim, kitabın kapağını açana kadar aklımdan geçmemişti. Lafı daha fazla uzatmadan sizleri incelemem ile baş başa bırakıyorum.

Kitabı daha önce okumamışlar için, yazının geri kalanında bolca sürpriz kaçıran (spoiler) barındırmaktadır.

Hakkari Ne Kadar Uzak Olabilir ki?

Ferit Edgü 1964’te atandığı Hakkari/Pirkanis köyünde başından geçenleri ele aldığı yazı, belirli noktalarda kurguya girmesi ile ait olacağı türü belirlemekte zorlanmakta. Bana göre yazıyı ilk başta hangi türden olduğunu belirleyerek incelemek/kıyaslamak/derecelendirmek gerekmektedir (Subjektif bir yorum). Ancak Ferit Edgü bu noktada bizlere çok fazla şans tanıyor. Yazı içerisinde; biyografi, anı, hatıra, hikaye, masal, fantastik, şiir türlerinden bolca kesit sunarak, yazıyı istediğimiz gibi değerlendirmemize de aslında izin veriyor.

Kitap 2 bölüm ve 25 alt bölümden oluşmakta. Bu bölümler arasında özellikle giriş kısmını beğendiğimi söylemeliyim. İlk elli sayfasının ardından arkadaşım Mualla’ya telefon açarak, böyle bir romanı şimdiye kadar okumamış olmanın verdiği kaybı derinden hissettiğimi itiraf ettim. Ancak birinci bölümün sonuna doğru ilerlerken yazı birden köşeli bir hal almaya başlayarak okuyucunun yazıdan uzaklaşmasına neden olmaya başladı. Bir kaç sayfayı tekrar okuyarak, üzerine gitmeyi seçtim ama nafile…

İkinci bölüm ile tekrar bir ritim yakalamaya başlayan eser, girişte olan tempolu dokusuna yetişmekte zorlandı. Kitabın sonu yaklaşırken, merak hissim baskılanmış, yazıyı tamamlama tutkum ile sonuna ilerlemiştim. Genelde romanların giriş kısımları sendelerken, Ferit Edgü bu algıyı kırarak bize bunun tam tersini yaşatmayı başardı.

Bir diğer ihtimal ise; yazının giriş kısmında beklentiyi/çıtayı belirli bir seviyenin üzerinde okuyucuya sunarak, yazının geri kalanında bunu karşılayamamasıyla sonuçlanmış olması. Bu durumun göreceliğini kabul ediyorum.

Hakkari’de Bir Mevsim Konu İncelemesi

Hakkari/Pirkanis
Hakkari/Pirkanis köyünden bir fotoğraf

Kısaca, Ferit Edgü’nün öğretmenlik mesleğini yapmak üzere gönderildiği Hakkari/Pirkanis köyünde başından geçenler anlatılmakta. Burada hikayenin en dikkat çeken özellikleri dönemin Türkiye’sinin temel özelliklerini yansıtması üzerine. İlk bakışta aklıma gelen bazı ayrıntılar:

  • Doğu bölgelerinde devletin durumu.
  • Devlet çalışanlarının işgüzarlığı.
  • Köyde yaşam şartları.
  • Farklı dil veya etnik kökene sahip bir nüfus yapısına asimilasyon politikaları.
  • İlaç/doktor gibi temel ihtiyaçların karşılanmaması.
  • İşlenen bir suçun örtbas edilmesi için Vali’nin sıfatının yeterli olması.
  • Kış mevsiminde yolların kapandığı bir köy içerisinde olan hapishane buhranı.

Yazının bu gerçekçi yanları kadar, kurgusunu sekteye uğratan ve oldukça eksik kalan anlatıları ve yan karakterleri de mevcut.

  • Süryani Kitapçısı, o yöre ve o coğrafya için oldukça marjinal gözüken bir haldedir. Kitabın başında pohpohlanan ayrıntılarının hiç biri kitabın sonuna yansıyamamıştır.
  • Yabancı Halit tiplemesi, Ferit Edgü’nün yalnızlığını simgelemekten öteye gidemeyen bir yan karakter olarak kalmıştır. Uykularında bile onun adını sayıklaması, yazının gerçekliğini en çok sorguladığım yerlerde gerçekleşmiştir.
  • Köy hastalıklarını anlatmayı neredeyse kitaba armağan etmişken (Burada devletin bir türlü bu salgın hastalığı tanımayarak yardım etmemesi üzerinden bir eleştiri hali mevcuttu), kitabın son bölümü içerisinde sığ bir şekilde tamamlamayı seçmesi. Hastalık hakkında hiçbir bilgi verilmemesi.
  • Kitap içerisinde bariz şekilde pedofili barındırması ve bunu betimlemesi. Bunu orada genç yaşta zorla satılan kız çocuklarını ve onların durumunu eleştirmek için yapılsa bile bana bu tasvirler uygun gelmedi.
  • Gönderilen mektuplar kimden? O kadar mektuplar üzerinden varoluşsal diyaloğa tanık oluyoruz, ama sonu boşta kalıyor.

Yazının tamamının dönemin Türkiye ve Doğu yapısına karşı bir eleştiri için hazırlandığını ve geriye kalan her ayrıntının sadece bunu beslemek için kurgulandığı yönünde bir önerme ortaya atarsak, yaptığım bütün eleştiriler yine de sabit kalır mıydı?

Benim bir okuyucu olarak puanım 5/3.

Shares:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir