FelsefeNe, Ne Değildir?

Kartezyen Felsefe Nedir? Kartezyen Felsefe Temsilcileri Kimlerdir?

kartezyen felsefe nedir

İnsanlık tarihi başladığından bu yana insan; sürekli sorgulamış, araştırmış ve kendine has yöntemler geliştirmiştir. Özellikle aydınlanma çağından sonra birçok filozof varlık ve Tanrı gibi kavramlar üzerine yeni fikirler ortaya atmıştır. Bunlar arasında geleceği şekillendiren düşüncelerden biri de kartezyen felsefedir. Peki, 17. yüzyılda görülmeye başlayan kartezyen felsefe nedir? Kartezyen felsefe temsilcileri kimlerdir? İçeriğimizde tüm detaylara ulaşabileceksiniz.

Kartezyen Felsefe Nedir?

Kartezyen felsefe, kesin bilginin varlığını ortaya koymaya çalışan bir görüştür. Bu yüzden şüpheyi en temel öğe olarak alır. Kartezyen felsefede her türlü bilgi şüphelidir. Bu yüzden bütün şüphelerden kurtularak en doğru olan bilgiye ulaşma amacı vardır. Şüpheci davranarak şüphesiz, net bilgiye ulaşmayı hedefler. Kuşkuyu temel alan bu düşünceye “Kartezyen Şüphecilik” denilmektedir.

Kartezyen şüphecilik, her türlü bilgiye karşı şüphe duyulması gerektiğini savunur. Ancak bu aşamada kuşkudan şüphelenmek, kendinden şüphelenmek ve düşünme sürecinde kuşkulanma eylemini yapmamaktadır. Bu şüpheler silsilesi içinde ünlü filozof Descartes, “Düşünüyorum, o halde varım.” sözünü ortaya atmıştır. Bu yargı, akıl yoluyla insanın kesin bilgilere ulaşabileceğini iddia eder.

Kartezyen felsefede düşünmenin üzerine düşünme olabileceği için bazı ön koşullar bulunur. Bu da Tanrı’nın varlığına yönelik kanıtlardır. Kartezyen felsefede varlık konusunda iki ana töz vardır. Bunlar yaratan töz ve yaratılan tözdür. Yaratan töz, her şeyi yaratan sonsuz varlıktır. Yaratılan töz, iki ayrı tözden oluşur. Bunlar; aklın karşılığı ruh ve yer kaplayan maddedir. Kartezyen felsefe, bu görüşten dolayı düalist bir felsefedir.

Kartezyen Felsefe Temsilcileri Kimlerdir?

Rene Descartes
Rene Descartes

Kartezyen felsefe, klasik felsefeden modern felsefeye geçiş döneminde önemli bir filozof olan Descartes’in görüşüdür. Descartes, bir bilginin kesinliğini kanıtlamadan önce kendi varlığını netleştirir. Bunun sonucunda ise “Düşünüyorum o halde varım” önermesine ulaşır. Sözü edilen düşünce, Descartes için yeterli olmamıştır. Bu yüzden beden ve ruhu ayrı ayrı incelemiştir.

Descartes bu inceleme aşamasında ilk olarak hissetme kavramını ele alır. Hissetme kavramı onun için beden olmadan bir anlam ifade etmez. Böylece bedenin kendine ait olmadığını söyler. İkinci kavram olaraksa düşünmeyi inceler. Düşünme, onun bir özelliğidir. Descartes, bu fikirleri neticesinde düşünme var olmak için gerekli bir eylemdir şeklinde düşünür. İnsanın özü düşünmektir. Onun düşünceleri, zaman içinde birçok filozofu etkilemiştir.

Descartes’in kendinden sonra gelen kuşakları etkileyen çıkış noktası BEN kavramıdır. Onun düşünceleri, Kant, Fichte, Hegel, Mill, Sartre, Camus’ya kadar idealist bir şekilde ilerlemiştir. Leroy, La Mettrie, Diderot’a kadar ise materyalist bir şekilde gelişmiştir. Descartes’in etkisi ilerleyen dönemler için son derece önemlidir. Bu doğrultuda ilerleyen anlayış Descartesçi yöntemin oluşmasına neden olmuştur.

Descartes ve Kartezyen Felsefe 

Descartes, klasik felsefeden modern felsefeye geçiş döneminde önemli bir filozoftur. Aynı zamanda kartezyen felsefe de Descartes’in görüşü olarak öne atılmıştır. “Düşünüyorum o halde varım.” önermesi  Descartes’in bir bilgiye ulaşmadan önce kendi varlığını kanıtlamaya çalışması ile ortaya çıkar. 

Descartes beden ve ruhu ayrı ayrı incelemiştir. Bu incelemenin ilk aşamasında hissetme kavramını ele almaktadır. Onun için beden olmadan hissetme kavramı anlam ifade etmez. İkinci aşamada ise düşünmeyi ele alır. Descartes, insanın özünün düşünmek olduğunu öne sürmüştür. 

Kartezyen Felsefesinin Özü

Sürekli sorgulayan ve araştıran toplumda felsefenin rolü oldukça fazladır. 17. yüzyılda görülmeye başlayan kartezyen felsefe ise kesin bilginin varlığını ortaya koymak için çalışan bir görüştür. Kartezyen felsefeye göre tüm bilgilere şüpheyle yaklaşılır. Bu durum ise tüm şüphelerden kurtularak doğru bilgiye ulaşma amacını doğurmuştur. 

Kartezyen felsefenin özü her şeye şüpheyle yaklaşmaktır. Bu düşünceye göre bilginin kesinliğe ulaşabilmesi için şüphelerden kurtulmak gerekir. Kartezyen felsefenin bazı özellikleri şu şekildedir:

  • Netliğe ulaşmayı amaçlar.
  • Bütün dogmalara kuşkuyla yaklaşılması gerekir.
  • Nedensellik bağlamı mevcuttur.
  • Yöntem, sayma ile sürekli kontrol altında tutulur.

Kartezyen felsefeye göre öz bilinç ve öz varlıktan şüphe duymak, varlığın olduğunu kanıtlar. 

Kartezyen Şüphecilik Nedir?

Kartezyen felsefe şüpheci bir yaklaşımla net ve doğru olan bilgiye ulaşmayı amaçlar. Kartezyen şüphecilik ise kuşkuyu temel alan kartezyen felsefenin alt bir dalıdır. Bu görüşe göre kendinden şüphelenmek ve düşünme sürecinde kuşkulanma durumu dışında her türlü bilgiye şüpheyle yaklaşılması gerekilmektedir. 

Bilgiyi ilerletmek için Descartes’ın düşünce yapısını kullanırken şüpheci bir zihniyet varsaymak, “Kartezyen Şüphecilik” olarak bilinir. Descartes, yanlış anlamaları önlemek için tüm bilgilere meydan okur. Herhangi bir şeyin şüpheci olduğu söylendiğinde, bu, kişinin her şeye şüpheyle yaklaştığı ve doğruluğundan emin olmak için yalnızca güvenilir bilgi kaynaklarına güvendiği anlamına gelir.

Kartezyen Felsefe Özellikleri

Descartes’in felsefesi olarak bilinen Kartezyen felsefe, kesinliği bulunan tüm bilgilere şüpheyle bakılması gerektiğini savunur. Ancak düşünerek şüphelerden kurtulduğunda bilginin kesinliğine ulaşabileceği düşüncesi vardır. Varlığından şüphe duyulan bir şey mutlaka vardır. Böylece öz bilincin ve öz varlığın şüphesi varlığın olduğunu kanıtlamaktadır. Kartezyen düşüncenin bu konuyla ilgili özelliklerini aşağıda görebilirsiniz:

  • Bütün dogmalara kuşku duymak gerekir.
  • Analiz ile kendisinden şüphe edilmeyecek kadar açık olan bilgiler bir temele oturtulur.
  • Sentez sayesinde araştırılan şey, en küçük yapı taşlarına kadar bölünür. Böylece somutlaştırılır.
  • Sayma, yöntemi sürekli kontrol altında tutar.
  • Netliğe yani Tanrı bilgisine ulaşmayı amaçlar.
  • Tümevarım amacı güder.
  • Nedensellik bağlamı vardır.

Kartezyen Felsefe Yöntemi

şüphecilik
Şüphecilik yöntemi, kartezyen felsefe nedir sorusunun en temel cevabı olarak karşımıza çıkar.

Descartes, şüphecilik içinde hayatı boyunca doğru bilgiyi sorgulamıştır. Ancak bunun sonunda insanın düşüncesinde sadece şüphelerin olmasını engelleyecek bir yöntem geliştirmiştir. Böylece kartezyen felsefe yöntemi ortaya çıkmıştır. Bu yönteme Descartes “Şüpheler Metodu” demiştir. Metota örneği ise, bir varil dolusu elma olarak tanımlanmıştır

Varilin içinde çürük ve sağlam elmalar vardır. Bir filozofun görevi ise bu varil içindeki elmaların hepsini incelemesidir. İncelemenin sonunda çürük elmaları çıkararak sağlam elmaları kalmasını sağlamaktır. Yani kartezyen felsefe fikrini benimseyen bir kişinin aklında bulunan en küçük şüpheyi dahi sorgulaması gerekir. Sorgulamalar kesin bir bilgiye ulaşana kadar sürdürülmeli ve netlik kazanmadığı takdirde kabul edilmemelidir.

Dikkatinizi çekecek bir içerik: Septisizm Nedir?

Kartezyen Felsefeye Göre Tanrı Kavramı

Descartes, kendi varlığını kanıtladıktan sonra Tanrı’nın varlığını kanıtlamaya geçer. Bunu bilgi anlayışını sağlamlaştırmak adına da kanıtlamak ister. Kavramın kanıtlanmasını, insan zihninde doğuştan var olan idealar aracılığı ile gerçekleştirir. İnsan, zihnindeki yetkinlik ideası, insanın kendisi yetkin bir varlık olmadığından ancak düşünme yetisinden dolayı Tanrı’nın var olduğunu kanıtlar. Yani, Tanrı zorunlu ve sonsuz bir tözdür.

İnsanın artık kendi varlığını ve Tanrı’nın varlığını kesin olarak bildiğine göre kendisi dışında var olan şeyler için neler söyleyebilir? Dış dünyada karşılaşılan şeyler, insan tarafından yaratılmış olamaz. Duyu algılarıyla bu şeylerin yanıltıcı olabileceğinden bunları Tanrı da yaratmış olamaz. Bu durumda sahip olduğumuz ideaların hepsi, bu şeylerin kendisidir. Böylece Descartes, iki tözü oluşturmuştur.

Sözü edilen bu tözler, yaratan ve yaratılan tözdür. Yaratan töz, Tanrı’nın kendisidir. Her şeye gücü yeten ve zorunlu bir varlıktır. Yaratılan töz ise ikiye ayrılır. Bunlardan birincisi düşünen tözdür. Diğeri ise maddedir. Düşünen töz, yani ruh yer kaplamaz. Ortaya çıkan yani, yer kaplayan maddedir. Madde, dünyada yer kaplayan tözdür. İnsan söz konusu olduğunda bu konuyla alakalı bir sorun oluşur. Bu ruh-beden veya zihin-beden düalizmi olarak ortaya çıkar.

Sıkça Sorulan Sorular

[toggle title=”Kartezyen Felsefede Beden ve Zihin Arasındaki İlişki Nedir?” state=”close”]Kartezyen felsefenin kurucusu Descartes, zihin ve bedeni ayrı düşünce kapasitelerine sahip varlıklar olarak birbirinden ayırmaktadır.. Bedenin fiziksel özellikleri olduğu gibi, aklın da muhakeme, idrak ve bilinç gibi zihinsel özellikleri vardır. İkisi arasında etkileşim olduğunu öne sürer, ancak nasıl çalıştığını ayrıntılı olarak açıklamamaktadır.[/toggle]

[toggle title=”Kartezyen Felsefe Günümüz Felsefesine Ne Gibi Katkılarda Bulunmuştur?” state=”close”]Modern felsefe, Kartezyen felsefenin etkisinden büyük ölçüde yararlanmıştır. Descartes’ın rasyonalizm ve şüphecilik fikirleri, felsefi düşüncede bağımsız düşünceyi ve eleştirel sorgulamayı teşvik etti.[/toggle]

[toggle title=”Kartezyen Felsefe İnsan Doğasına İlişkin Nasıl Bir Perspektif Sunar?” state=”close”]İnsan, Kartezyen felsefede beden ve zihinle dualist bir varlık olarak görülür. İnsan doğası bu görüşe göre akıl yürütmeye ve eleştirel düşünmeye güçlü bir vurgu yapar. Descartes, insanın düşünme, anlama ve rasyonel hareket etme kapasitesine sahip olduğu için, kendisini bu özelliklerle tanımlayan bilinçli bir yaratık olduğunu iddia eder.[/toggle]

Shares:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir