Edebiyat

Bronte Kardeşler Hakkında Bilinmeyen Gerçekler  

Bronte Kardeşler Hakkında Bilinmeyen Gerçekler

Bronte Kardeşler, eserlerine konu olan zorlu yaşam mücadeleleri ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine başkaldıran güçlü kalemleriyle tarihe adını yazdırmıştır. Öyle ki eserleri “kült” olarak nitelendirilen ve dünya klasikleri içerisinde yer alan başyapıtlardır. Buna karşın hayat boyu mücadele veren kardeşlerin bilinmeyenleri, kitapseverlerin gündeminden düşmeyen bir konudur. 

Trajik hayatları, toplumsal baskıların yarattığı psikolojik buhranları ve acı kayıpları, şüphesiz onların kalemini güçlendiren en etkili olaylardı. Eserlerinde geçmişten izlere sıklıkla yer vermelerinin sebebi de hayat boyu süren mücadelelerinin bir yansımasıydı. Şimdi, Bronte Kardeşler hakkında belki de hiç duymadığınız detayları birlikte inceleyeceğiz. 

Bronte Kardeşler Hayatı ve Eserleri 

Bronte Kardeşler, 1800’lü yılların başında, İngiltere’nin kuzeyindeki küçük bir kasaba evinde dünyaya gelmiştir. Charlotte, Emily ve Anne, edebiyat tarihine ilham kaynağı olacak bir hayata gözlerini açmıştı. Branwell adında bir erkek kardeşleri ve tüberküloza yakalanıp hayata veda eden 2 ablaları vardı. Babaları papazdı ve katı kurallarından dolayı hayat onlar için daha zordu. Buna karşın annelerini de küçük yaşta kaybetmişlerdi. 

Üç kız kardeşin en büyük uğraşı, öykü ve şiir yazmaktı fakat dönemin algısına göre kadınların edebiyatta yeri yoktu. Charlotte, şiirlerini bir şaire gösterdiğinde edebiyatın erkeklerin işi olduğuna dair bir yanıt almıştı. Ancak bu onu uğraşından vazgeçirmedi ve her geçen gün kalemini geliştirmeye devam etti. 

Charlotte’un ardından Emily’nin şiir yeteneği keşfedildiğinde üç kardeş birlikte şiir kitabı yayımladı. Tepki çekmemek içinse kendi adları yerine mahlas kullandılar. Currer, Ellis ve Acton isimleriyle yayınlanan kitapları sadece 2 adet satıldı. Buna rağmen ümitsizliğe kapılmadan devam eden kardeşlerin unutulmaz eseri, 1847 yılında Charlotte tarafından kaleme alındı ve bugün dünya klasikleri arasında yerini alan “Jane Eyre” bu şekilde edebiyata kazandırıldı.

Emily de ablası ile aynı yılda Uğultulu Tepeler’i yayımladı. 3 ciltten oluşan bu kitap, Emily’nin tek romanıydı. Son cildi ise Anne tarafından yazılmıştı. Anne Bronte, ablalarına karşın çok fazla ilgi gören eserlere sahip değildir. En bilinen kitabı, 1848 yılında yayımlanan Wildfell Konağı Kiracısı’dır. 

Buraya kadar olan bilgiler, muhtemelen birçok yerde karşınıza çıkmıştır. Peki, derinlikleri hala tartışılan bu ailenin bilinmeyenleri nelerdi? Gelin, birlikte inceleyelim. 

Charlotte Kompleksi Bir Kadındı

Bronte Kardeşler Hakkında Bilinmeyen Gerçekler

Charlotte, rivayetlere göre güzellik kriterlerine uymayan bir kadındı. Bu nedenle romanlarının ana karakterlerini de kendisi gibi tasvir ettiği düşünülür. Toplumun beklentilerini karşılamadığı için görünümüden dolayı kompeksleri olan Bronte, romanlarına da bunu yansıtmıştır. 

Branwell Romanlarının Kötü Karakteriydi 

Erkek kardeşleri olan Branwell, ablalarının aksine hayat mücadelesi veren dâhi bir çocuk değildi. Alkol ve uyuşturucu kullandığı, bu sebeple ailenin başına türlü dertler açtığı rivayet edilir. Öyle ki evlerinde çıkan yangının, Branwell’in alkolden dolayı sızıp kaldığı bir anda gerçekleştiği düşünülür. 

Bronte Kardeşler’in romanlarında gördüğümüz kötü karakterlerin büyük ölçüde Branwell’den esinlendiği aşikardır. Onlara göre erkek kardeşleri kendi sonunu hazırlayan bir hayat yaşıyordu. Aileye ve kendine verdiği zararlar, üç kız kardeşi de derinden etkilemişti. 

Anne Kardeşlerinin Gölgesinde Kaldı

Bronte Kardeşler Hakkında Bilinmeyen Gerçekler

Bronte Kardeşler’i tanıyan herkes bilir ki Anne, grubun sıkıcı, yeteneksiz ve kasvetli parçasıydı. Kardeşlerine kıyasla unutulmaz bir eser de kaleme almamıştı. Bu nedenle özellikle Charlotte’nin gölgesinde kaldı. Ancak yıllar sonra ortaya çıkan mektuplar ve eleştiriler, bu durumun hiç de öyle olmadığını gösterdi. 

Charlotte, Anne’in erken ölüme hazırlandığını ve kasvetli olduğunu ifade etse de aslında o, oldukça radikaldi. Zeki, cesur ve hayatı dolu dolu yaşamak isteyen bir kadındı. Onun bu kadar göz ardı edilmesinin sebebi ise belki de fazla radikal olmasıydı. Anne’in en iyi kitabı olan “The Tenant of Widfell Hall” romanını Charlotte, bilerek bastırmamıştı. 

Et Yemeleri Yasaktı 

İyi bir eğitim alan, son derece başarılı bir kariyeri olabilecek babaları, katı kuralları olan bir papazdı. Çocuklarına uyguladığı baskılar, sadece bugün değil, geçmişte de kabul edilir türden değildi. En tuhaf yönü ise çocuklarına et yemeyi yasaklamasıydı. Eğer et yerlerse yumuşak bir karaktere sahip olacaklarını düşünüyordu. Annelerinin ölümünden sonra ise hayatları tamamen halalarına bağlı kalmıştı. Halaları ise onlarla neredeyse hiç ilgilenmemiş, kendi başlarına büyümelerine neden olmuştu. 

Charlotte Evli Bir Adama Aşıktı

Charlotte, Heger’in eşiyle birlikte işlettiği okula öğretmen olarak gitmiş ve ona karşı platonik duygular beslemeye başlamıştı. Hawort’a döndüğünde ona mektuplar yazsa da hiç karşılık alamadı. Yırtıp attığı mektuplar, Heger’in eşi tarafından bulundu. Biyografi yazarı olan Gaskell, Charlotte ile arkadaş olduğu için bu durumun üzerini örtmeye çalıştı ancak edebiyat eleştirmenleri bunu, hormonların tetiklenmesi olarak yorumladı. 

Bronte Kardeşler Eserleri

Bronte Kardeşler kitapları arasında belki de en bilineni, Emily tarafından kaleme alınan Uğultulu Tepeler’dir. Bununla birlikte edebiyat dünyasında yankı uyandıran diğer eserleri aşağıdaki gibidir: 

  • Jane Eyre
  • Shirley
  • The Professor
  • Villette 

Yayımlanan eserlerinin ağırlıklı olarak Charlotte’ye ait olması da edebiyat eleştirmenlerinin dikkatini çeken konulardan biri. Peki, sizce Bronte Kardeşler arasında bir rekabet var mıydı? Sizler de konuyla ilgili düşüncelerinizi yorumlarda bizimle paylaşabilirsiniz. 

En iyi Bronte kitapları için yazımıza göz atın!

Shares:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir