Doğa; kendi kendine var olmayı sürdüren, sürekli olarak yenilenen ve değişen bir olgudur. Dünyanın milyarlarca yıldır var olduğunu ve devamlı olarak değişime uğradığı bir gerçek. İnsanlığın ise bu değişimin hangi döneminde tam anlamıyla ortaya çıktığı tam anlamıyla bilinmiyor. En basit haliyle “doğanın insana etkisi nedir?” sorusu için net olarak varılacak sonuç; doğanın yaşayan bir organizma olması sayesinde bugün insanlığın, bulunduğu noktaya gelmesidir.
İnsan ve Doğanın Uyumu
İnsan, tarih boyunca ihtiyaçlarını yeterli düzeyde karşılamak için en uygun koşulları aramıştır. Örnek vermek gerekirse; su kenarlarına yapılan yerleşimler, bu durumun en önemli göstergesidir. Temel besin kaynaklarının yetişmesi ve insanın su tüketimine olan ihtiyacı, göl kenarlarında barınmayı mecbur kılmıştır. Elbette sadece su tek başına yeterli değil. Doğanın insan üzerindeki etkisi için belirleyici faktörler aşağıdaki gibidir;
- Yağış koşulları,
- Arazi yapısı,
- Rüzgâr ve aşındırma olayları,
- Bitki örtüsü,
- Hayvancılığa elverişli alanlar.
Belirtilen gereksinimler, geçmişten günümüze kadar yerleşme alanlarının belirlenmesinde büyük bir öneme sahiptir. Özellikle kalabalık insan grupları için bu koşulların temel düzeyde uygun olması gerekiyordu.
Göçebe bir hayatı seçen toplumlar, doğa ile uyumlu olarak yaşamaya alışmıştır. Ancak iklimlerin değişmesi ve kuraklık gibi durumlar, yer değişiminin artmasına sebep olmuştur. Ayrıca şimdilerde kişi veya gruplar, çok daha farklı ve modern ihtiyaçlardan dolayı bulunduğu yerlerden göç edebiliyor.
Doğa Yaşam Alanlarını Sınırlandırıyor
Doğa yapısı incelendiğinde suya yakın yerler, düz yapıda olan ovalar, orman ve bitki örtüsü ve benzersiz güzelliklere sahip hayvanların hepsi, insanın yaşamında değerlidir. Ancak doğa sadece güzelliklerden ibaret değil ve bazı özellikleri sebebiyle yaşam alanlarının sınırlı kalmasına neden oluyor. Doğanın insana etkileri arasında;
- Sıcaklık oranlarının yüksek olduğu bölgeler,
- Buzul alanları ve kutup bölgeleri,
- Bataklı ve yaşama elverişli olmayan toprak yapıları,
- Çölleşme olan yerler,
- Kayalık ve yüksekliği fazla olan dağlık alanlar, bulunur.
Olumsuz koşullara sahip ve yaşama elverişli olmayan kara parçaları nedeniyle nüfus, ılıman iklimlerle beraber daha düzlük özellikteki bölgelerde yoğunlaşmıştır. Tabii ki yoğun oranda olan ve hızla artmaya devam eden nüfus, birçok doğal kaynağın azalmasıyla birlikte yok olmasına sebep olduğu için insan ve doğanın savaşı bitecek gibi de görünmüyor.
Doğanın Gücü İnsanı Zorluyor
Son dönemlerde kentleşmeye karşı artan ihtiyaç, beton binaların sıklıkla yer aldığı bir yaşam alanı sunuyor. Kent faaliyetlerinde ortaya çıkan tahribatlar ise doğanın dengesini bozarak, döngüye zarar veriyor.
Doğal yaşamın dengesi bozulduğunda, etkiler çok farklı şekilde görülebiliyor. Yaşam alanlarında meydana gelen değişimler sonucunda başa çıkılamayan afetlerle karşı karşıya kalmak mümkün. Maalesef toprak erozyonları, depremler, sel ve tsunami gibi insanoğlunun engelleyemediği yıkımlar, kentleşmenin bir sonucu olarak artış gösteriyor.
Şehirleşmenin artması sebebiyle nüfus oranlarının dengesiz dağılması da belirli yerlerde kuraklığı da artırıyor. Bu kuraklık, hava kirliliği başta olmak üzere daha önce belirttiğimiz erozyon ile birleşerek büyük kayıpların yaşanmasına sebep olabiliyor.
İçinde yaşadığımız doğa belirli kurallara sahip ve aynı zamanda her durum birbiriyle bağlantılı. Meydana gelecek büyük çaplı her değişim, doğanın dengesini bozacak ve insanın olumsuz yönde etkilenmesine sebep olacaktır.
Modern İnsanın İhtiyaçları Doğayı Etkiliyor
İnsanın yaşam koşulları geliştikçe daha farklı ihtiyaçlar ortaya çıkabiliyor. En genel haliyle bu durumu değerlendirdiğimizde; iş imkânlarına sahip bölgelerde yaşamak neredeyse bir mecburiyet. Bu nedenle doğanın bize sunmuş olduğu madenler ve diğer enerji kaynaklarına yakın mesafede konumlanmış fabrika ve ticari işletmeler, belirleyicilikte son derece etkili.
Teknolojinin gelişmesi de doğayla olan ilişkide farklı seçimlere yönelmeye sebep oluyor. Artık iletişimin saniyeler içinde gerçekleştiriliyor olması ve internetin yaygınlaşmasıyla, ticaret faaliyetleri online platformlar üzerinden gerçekleştiriliyor. Bununla birlikte teknolojik gelişmelere uyum sağlamak için doğanın dengesi olumsuz yönde değiştiriliyor.
Teknolojinin yeterli hale getirilmesi için alt yapılar ve istasyonlar kurmak gerekir. Bu durum, radyasyon ve iklim krizinin etkilerinin doğayla teması anlamına da geliyor. Ayrıca;
- Fosil yakıt kullanımı,
- Tarım alanlarının tahribatı,
- Ulaşım için tünel, köprü ve yolların yapılması,
- Enerji kullanımının giderek artması,
- Doğal su kaynaklarının tüketilmesi de doğal yaşamın yok olmasına sebep olmaktadır.
İnsanın ihtiyaçlarını karşılaması için belirli tüketimlerin olması oldukça normal. Ancak bilinçsiz tüketim ve kaynakların tahribatı, geri döndürülemez sonuçları beraberinde getirecektir. Hayat boyu doğaya ihtiyaç duyulduğu için özenli hareket edilmesi son derece önemlidir.
Doğa ve doğal yaşamla ilgili farklı içerikler için “Doğal Yaşam Nedir?” başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz.