Klasik Hollywood dramalarında “çocuk” ve “ilgisiz ebeveyn” konulu filmlere sıklıkla rastlarız. Son yıllarda alternatif sinema teknikleri ve konseptleri de bu konuyu çok kez işlemiştir. En son Rus sinemasının başarılı yönetmeni Andrey Zvyagintsev’in 2017 yapımı dram filmi Loveless’da bu temanın ne kadar çarpıcı bir biçimde işlenebileceğini görmüştük. Eleştirmenlerden tam not almayı başaran Sevgisiz’den bir sene sonra, Nadine Labaki de benzer temada bir filmle Cannes’da Jüri Özel Ödülü almayı başardı: Kefernahum. Biz de bu yazımzıda, Kefernahum film incelemesi yaptık ve derinlemesine bir analiz hazırladık.
Kefernahum batı merkezli sinemanın “yetişkinliğe adım atan erkek çocuk” temalı filmlerinden çok daha farklı bir bağlamda değerlendirilmelidir. Çünkü hem Orta Doğu’da yaşamanın hem de bir çocuk olarak yaşam mücadelesi vermenin zorluklarına oldukça radikal bir biçimde değiniyor. Tüm dünyada en çok hasılat yapmış Arap filmi olan Kefernahum’da Zain adlı 10’lu yaşlarında bir çocuk anlatılmaktadır. Film boyunca bu çocuğun maddi kısıtlılıklardan ve ebeveyn istismarından kurtulma savaşına tanıklık ediyoruz.
***Dikkat! Bu yazı spoiler içermektedir. ***
Batı Sinemasından Farklı Bir Çocuk Hikayesi
Hollywood’un uyuşturucu bağımlısı, ilgisiz, sevgisiz ebeveyn prototipinden oldukça farklı bir ebeveyn imajı görüyoruz Kefernaum’da. Bu bağlamda Maslow’dan ve meşhur İhtiyaçlar Hiyerarşisi üçgeninden bahsetmek iki sinema ve kültür arasındaki farkı görebilmek adına bize oldukça yardımcı olacaktır. Ünlü Amerikalı psikolog Abraham Maslow’un insan psikolojisine dair geliştirdiği teoride insan ihtiyaçları belirli bir hiyerarşik sıraya konularak tanımlanmıştır. Bu sıralama şöyledir:
- Fizyolojik ihtiyaçlar,
- Güvenlik ihtiyacı,
- Ait olma ve sevgi görme ihtiyacı,
- Saygınlık ihtiyacı,
- Kendini gerçekleştirme ihtiyacı.
Maslow’un bu teorisine göre bir alttaki ihtiyacın tam olarak karşılanmadan bir sonraki ihtiyacın karşılanmasının da mümkün olmadığını görüyoruz. Elbette Maslow, bu teoriyi yetişkin bir insan psikolojisi için yapmıştı ancak bir çocuk için de benzer süreçlerin işlediğini görebilmek mümkün.
Batı sinemasında “ait olma ve sevgi görme ihtiyacı” karşılanmayan çocuk üzerine yapılan yüzlerce film vardır. Kefernahum bunlara ek olarak Orta Doğu’da fizyolojik ihtiyaçlarının dahi karşılanmadığı bir çocuk hikayesi ile dünyanın kör ve sağır kesildiği bir gerçeği görmemize olanak tanıyor.
Bunu François Truffaut’nun Fransız Yeni Dalga filmlerinin en başarılı örneklerinden birisi olan 400 Darbe’sinde olduğu gibi hüzünlü bir iç çekişle yapmıyoruz. gerçeklerin kalp kıran keskinliği ile yüzleşerek ve adeta bir yumruk yemiş gibi tamamlıyoruz filmi. Bu da bize modern Batı toplumları ile halihazırda bir kaosun içinde olan Orta Doğu toplumları arasındaki etik tartışmaların ne denli farklı olduklarını göstermeye yetiyor.
Ebeveyn İlgisizliği Yerine Radikal Beden Sömürüsü
Zain fizyolojik bütünlüğünü koruyabilmek amacıyla okula dahi gidemeyen ve hayatını çalışarak kazanmak zorunda olan bir çocuk. Bu keskin sorumluluğun üzerine bir de kız kardeşinin başlık parası karşılığında orta yaşlı bir adamla evlendirilme ihtimali yükleniyor. Bu aşamadan sonra Zain, kendi çocukluk deneyimini tam olarak yaşayamadığı gibi bir de kız kardeşinin sorumluluğunu sırtında hissetmeye başlıyor. Zain, bir çocuğun anne-babasından ya da koruyucu ailesinden alması gereken temel bakım ve ilgiyi almaktan oldukça uzaktadır. Üstelik kendinin ve kız kardeşinin beden sömürüsüne engel olabilmek için onlarla savaşmak zorunda da kalıyor.
Batı sinemasının çocuk hikayelerinde rastladığımız “ilgisiz ve sevgisiz ebeveyn” prototipinin yerini, Kefernahum’da “var olarak çocuğun istismarını mümkün kılan ebeveyn” tiplemesi alıyor. Bu durum, dini, dili, ırkı ve coğrafyası ne olursa olsun her çocuğun eşit koşullarda yaşamını sürdürmesi gerektiği fikrinin pratikte aslında ne kadar karşılıksız olduğunu da gözler önüne seriyor.
Kefernahum ve Mültecilik
Labaki, Kefernahum’da Orta Doğu’da yaşam mücadelesi veren bir çocuğun hikayesine mülteci sorununu da ustalıkla dahil etmeyi başarıyor. Etiyopyalı kayıtsız bir mültecinin bekar bir anne olarak çektiği zorluklara da değiniyor. Zain, yaşam mücadelesi sırasında denk geldiği Etiyopyalı kayıtsız mülteci Rahil ve oğlu Yonas ile bağlılık geliştiriyor. Bir süre sonra bebeğin sorumluluğunu da üzerine almak zorunda kalıyor.
Aslında Kefernahum’un mülteci sorununa değinmesi sadece bu küçük nüansla sınırlı değil, filmin baş rolü Zain’i oynayan Zain Al Rafeea gerçek hayatta Lübnan’da yaşayan bir Suriyeli mülteci.
Türkiye’yi de oldukça derinden etkileyen mülteci krizi yeni birçok tartışmayı da beraberinde getirmeye devam ediyor. Özellikle mülteci kadınların doğum kontrol yöntemlerine erişiminin olmaması, “bakamayacaksanız doğurmayın” minvalinde eleştirilerin de göçmenlere yöneltilen en radikal söylemlerden birisi haline gelmesini sağladı. Peki Kefernahum bu eleştirilerin tam olarak neresinde yer alıyor?
Zain’in ailesine açtığı “beni neden dünyaya getirdiniz” davasının ontolojik temeller üzerine inşa edilmesi elbette beklenmiyor. Peki şayet Zain, refah seviyesi oldukça yüksek, temel ihtiyaçlara erişimi kolay bir çocuk olsaydı da aynı davayı açar mıydı?
Kefernahum’da Nadine Labaki, belki bilinçli belki bilinçsiz bu oldukça sığ “bakamayacaksanız doğurmayın” tarzı temelde göçmen karşıtı olan eleştirilerin değirmenine su mu taşıyor? Yoksa oldukça hassas bir biçimde hangi coğrafyada olursa olsun bir çocuğun yaşam hakkının ne kadar elzem olduğunu dünyaya mı gösteriyor? Bu, büyük ihtimalle seyircinin bakış açısına göre değişkenlik gösterebilecek iki farklı yorum.
Kefernahum ve Orta Doğu’da Kadın Olmak
Zain’in kız kardeşinin çok küçük bir yaşta başlık parası karşılığı evlendirilmesi Labaki’nin Orta Doğu’da kız çocuğu olmanın gerçekliğini de gözler önüne seren bir detaydır. Ölümle sonuçlanan bu evlilik, bir kız çocuğunun ebeveyn sömürüsü ile neler yaşayabileceğini de göstermektedir.
Zain’in anne ve babasının karikatürize çirkinlikleri elbette gerçek ve ne yazık ki hayatın içinden. Ancak doğum kontrole erişemediği, kendini kocasının bir “malı” gibi gördüğü için sürekli çocuk doğurmak zorunda kalan yüzlerce mülteci kadın da bir o kadar gerçek. Orta Doğu kadınına Nadine Labaki’nin bakış açısının “çocuğunu sömüren ebeveyn” olması kadın bedeninde tekrar hak iddia etmenin de fitili ateşliyor.
Üreme Hakkı
Refah seviyesi yüksek bir toplumda yaşayan kadının kaç çocuk sahibi olduğunu sorgulamak oldukça cinsiyetçi bir tavırdır. Ancak nasıl oluyor da hepimiz bir ağızdan azgelişmiş toplumlarda yaşayan kadının kaç çocuk sahibi olması gerektiği hususunda söz sahibi olabiliyoruz? Eğitilmemiş, kendi bedenleri hakkında bilinçlenmemiş kadınlara “bakamayacağınız çocuğu doğurmayın” diye fetva verirken bunun ne denli ikiyüzlü bir tavır olduğunu da fark etmiyoruz bile.
12 yaşında bir çocuğun ontolojik bir sorgulama ile “beni neden dünyaya getirdiniz?” davası açması elbette oldukça zor. Öyleyse Nadine Labaki’nin politik bir hicivle tüm geri kalmış toplum insanının “üreme hakkını” sorguladığını söyleyemez miyiz?
Toplumsal cinsiyet algısının gelişmemiş toplumlardaki kadınlara etkisi hakkında daha fazla şey görmek istiyorsanız Daire (Dayereh) Film İncelemesi: Çarpıcı Bir İran Filmi yazımıza da göz atmalısınız.
Sıkça Sorulan Sorular
Kefernahum filmi gerçek mi?
Kefernahum filminin konusu gerçek bir hayat hikayesini izleyenlerine aktarmaktadır.
Kefernahum filmi nereden izlenir?
Bu başarılı filmi Netflix platformu üzerinden izleyebilirsiniz.
Kefernahum filmi kaç dakikadır?
Çarpıcı hikayesi ile izleyenleri duygulandırabilen bu film, 2 saat 6 dakika uzunluğundadır.