Psikoloji ile uzaktan yakından alakası olmayan insanların bile bir şekilde ismine aşina olduğu Stanford Hapishane Deneyi, üzerinden 51 yıl geçmiş olmasına rağmen bugün hala büyük bir merak konusudur. Sadece psikoloji camiasında değil, her alanda yankı uyandıran deney; pek çok kitaba, filme, belgesele ve makaleye konu olmuştur. Biz de bu meşhur deneyi sizin için en ince detayına kadar araştırdık, iyi okumalar!
Stanford Hapishane Deneyi Nedir?
Philip Zimbardo, bir psikolog olan ve itaat deneyi ile bilinen Stanley Milgram’ın eski bir sınıf arkadaşıydı. Milgram’ın bulguları, Zimbardo’nun merakını uyandırdı ve Zimbardo, bu bulguların üzerine yeni bilgiler inşa etmek istedi. Böylece Zimbardo, durumsal koşulların insan davranışını nasıl etkilediği hakkında daha fazla bilgi edinmek istedi.
Zimbardo ve arkadaşları, deneklerin sahte bir hapishaneye yerleştirilmeleri durumunda nasıl tepki vereceklerini görmeye çalıştılar. Bunun akabinde araştırmacılar, hapishane benzeri bir durumda fiziksel ve psikolojik olarak sağlıklı insanların, bir deneyde yer aldıklarını bilmeleri durumunda davranışlarını değiştirip değiştirmeyeceklerini test ettiler.
Simüle edilmiş bir hapishane ortamında Zimbardo ve arkadaşları, algılanan gücün insan doğası ve sadizm üzerindeki olası etkilerini gözlemlemek için sıradan erkek üniversite öğrencilerini tercih etti. Gardiyan ve mahkum olmak üzere iki gruba rastgele bir şekilde atanan katılımcılar, bir süre gözlem altında tutuldu. Zimbardo’ya göre deney, sıradan üniversite öğrencilerinin nasıl korkunç şeyler yapabildiğini gösteren canlı bir kanıt niteliği taşıyordu.
Deney Popülasyonu
Araştırmacılar, Stanford Üniversitesi’nin psikoloji bölümünün bodrumunda sahte bir hapishane inşa ettiler. Hem tutukluları hem de gardiyanları canlandırmak için de 24 lisans öğrencisi seçtiler.
Katılımcıların hepsi, suç geçmişi, psikolojik rahatsızlıkları ve ciddi tıbbi rahatsızlıkları olmayan 70 kişilik daha geniş bir gruptan seçilmiştir. Günde 15 dolar karşılığında katılımcılar, bir ila iki haftalık bir süre boyunca deneye katılmayı kabul ettiler.
Mahkumlar
Tutsak rolü verilen katılımcılar, aslında evlerinde gözaltına alındı. Ancak daha önce bu konu hakkında katılımcılara bir bilgi verilmedi. Bu durum, katılımcıların deney başlamadan önce imzaladığı onam formunu fiilen ihlal etti.
Katılımcılar; kelepçelendiler, parmak izleri alındı ve gerçek suçlular gibi karakolda işlem gördüler. Daha sonra gözleri bağlandı ve üniversitenin doğaçlama hapishanesine götürüldüler. Mahkumların her biri, iki mahkumla birlikte dar hücre odalarında tutuldu.
Simüle edilmiş hapishaneye geldiklerinde mahkumlar, çıplak arandı, eşyaları alındı ve hapishane kıyafetleri verildi. Katılımcıların mahkum üniformalarının üzerinde bir kimlik kodu vardı. O andan itibaren onlara sadece kimlik numaraları olarak hitap edildi. Böylece Zimbardo ve diğer araştırmacılar, mahkum olarak atanan katılımcıları bireysellikten arındırma sürecine başlamış oldular.
Gardiyanlar
Öte yandan, gardiyanlar gruplara ayrıldı ve günlük vardiyalara atandı. Uyumlu üniformalar giydiler, bir sopa tuttular ve mahkumlarla göz temasını engellemek için siyah güneş gözlüğü taktılar.
Araştırmacılar, gardiyanlara hapishanede düzeni ve yapıyı korumak için gerekli olduğunu düşündükleri her şeyi yapmaları talimatını verdi. Hapishane gardiyanları, mahkumları sözlü olarak taciz etmeye ve aşağılamaya başladı, ayrıca onlara haysiyetlerini zedeleyen hoş olmayan görevler verdi.
Ceza almamak için mahkumlar, kurallara sıkı sıkıya uymaya başladılar. Mahkumlar, gardiyanlara boyun eğdikçe gardiyanlar daha saldırgan bir hale geldi.
İkinci gün mahkumlar, kendileri için korkunç bir şekilde sona eren bir isyan çıkardı. Mahkum rolündeki insanlar kötü muamele gördü ve isyanın lideri tek kişilik hapis cezasına çarptırıldı.
Deneyden bir buçuk gün sonra bir mahkum serbest bırakıldı. Bunun nedeni, söz konusu mahkumun depresyon belirtileri göstermeye başlamış olmasıydı. Diğer mahkumlar, zihinsel sağlıkları üzerinde uzun vadeli sonuçları olabilecek duygusal ıstırap nedeniyle deneyi erken bırakmak zorunda kaldılar. Böylece deney, altı gün sonra erken bitmek zorunda kaldı.
Deney Ortamı ve Prosedürler
Zimbardo ve arkadaşları, bir hapishane ortamını yakından simüle etmelerine yardımcı olması için deneyimli danışmanlardan hizmet aldı. Bu danışmanlardan en önemlisi de parmaklıkların ardında, yaklaşık 17 yıl boyunca farklı görevlerde yer almış olan eski bir mahkumdu. Söz konusu mahkum sayesinde Zimbardo ve arkadaşları, mahkum olmanın nasıl bir duygu olduğunu anlamaya çalıştı.
Simüle edilmiş hapishaneye üç adet hapishane hücresi dahil edilmesinin yanı sıra bu hücrelerin her birinde üç mahkum ve üç karyola vardı. Hapishane müdürü ve gardiyanlar, hücrelerin karşısındaki odalara yerleştirildi. Hücre hapsi küçük bir odaya, hapishane avlusu ise başka bir küçük odaya yerleştirildi.
24 katılımcı daha sonra rastgele mahkum ya da gardiyan gruplarına atandı. Çalışma sırasında mahkumların günde 24 saat sahte hapishanede kalmaları istendi. Sekiz saatlik vardiyalar için gardiyanlar, üç kişilik ekipler halinde çalışmak üzere görevlendirildi. Gardiyanların her vardiyadan sonra bir sonrakine kadar evlerine dönmelerine izin verildi.
Gizli kameralar ve mikrofonlar kullanılarak araştırmacılar, mahkumların ve gardiyanların her davranışını gözlemleyebildi. Böylece, deney ortamının katılımcılar üzerindeki etkileri detaylı bir şekilde incelenebildi.
Deneyin Sonucu
Başlangıçta Stanford Hapishane Deneyi’nin 14 gün sürmesi planlanmıştı, ancak öğrencilerin başına gelenler nedeniyle sadece altı gün sonra deneyin durdurulması gerekti. Mahkumlar, gardiyanlar sert davranmaya başladıkça yüksek stres ve endişe belirtileri göstermeye başladı. Deneyin sonucunda ise katılımcılarda şu tür davranışlar gözlemlendi:
- Mahkumlar ve gardiyanlar istedikleri şeyi yapmakta özgür olsalar da etkileşimler saldırgan ve hatta insanlıktan çıkarıcıydı.
- Gardiyanlar, mahkumlara karşı saldırgan, küfürlü ve taciz edici bir şekilde davranmaya başladığı için mahkumlar, pasif ve depresyona eğilimli bir hale geldi.
- Mahkumlardan beşi, ağlama ve şiddetli kaygı gibi güçlü olumsuz duygular geliştirdi. Bu nedenle de beş mahkum araştırmayı yarıda bırakmak zorunda kaldı.
Bu çalışmanın bulguları, bir durumun gücünün, insanların belirli rollere uyup uymamaları üzerinde önemli bir etkisi olduğunu ortaya koymaktadır. Elde edilen veriler, Dr. Zimbardo’nun hapishane gardiyanları için en güçlü motivasyon kaynağının kişiliklerinin değil, durumun olduğu teorisini desteklemektedir.
Bireyselleştirme süreci ve gardiyanlara bağımlı olarak eğitilmeleri nedeniyle mahkumlar zamanla daha uysal bir hale gelmiştir. Bir sayı olarak anılmaları ve kendilerine ait eşyalarının olmaması, mahkumların benlik duygularını kaybetmelerine neden olmuştur. Her iki katılımcı grubu da deney bittikten sonra görüşmeler sırasında nasıl davrandıklarına şaşırmıştır.
Stanford Hapishane Deneyi Etik midir?
Yapıldığı ilk günden bugüne tartışmalar yaratan Stanford Hapishane Deneyi’nin Amerikan Psikoloji Derneği tarafından 1973 yılında yapılan bir incelemede mevcut etik standartları ihlal etmediği tespit edilmiştir. Ancak bu standartlar, günümüze kadar pek çok kez güncellediği için Stanford Hapishane Deneyi tartışma yaratmaya devam etti.
Zimbardo, yapmış olduğu etik dışı deney için hiçbir zaman hapse girmedi. Ancak bu deney, günümüzde yapılmış olsaydı Zimbardo, hapse girmekle kalmaz; Stanford Üniversitesi de tazminat dahil olmak üzere yüklü bir para cezası alırdı.
Elbette Zimbardo, bu deneyi günümüzde yapmaya kalksaydı IRB (Kurumsal İnceleme Kurulu) onayı alması gerekirdi. Ancak o zaman IRB onayı söz konusu olmadığı için Zimbardo’yu kovuşturmak için hiçbir yasal dayanak bulunmuyordu.
Bununla birlikte, deney günümüz standartlarına göre tamamen etik dışı olsa da katılımcıların hiçbiri deneye zorlanmamıştı. Her katılımcı deneye isteyerek katılmış ve katılmadan önce onam formu imzalamıştı. Ek olarak katılımcıların her birine vaat edilen 15 dolar ödenmişti.
Deneye bu şekilde bakıldığında etik hiçbir konuyu ihlal etmemiş gibi görünse de aslında durum hiç de öyle değildir. Stanford Hapishane Deneyi, dört farklı şekilde etik kurallarını ihlal etmiştir.
Stanford Hapishanesi Deneyi’nin bir sonucu olarak, katılımcıları bedensel ve psikolojik zararlardan korumak için etik normlar geliştirildi. Bu sebeple, o zamandan beri yürütülen tüm araştırmalar, Amerikan Psikoloji Derneği’nin etik ilkelerine uygun olarak bir etik kurul tarafından kapsamlı bir şekilde gözden geçirilmiştir.
Deneyi Bırakma Hakkı
Etik araştırmanın en temel ilkelerinden biri, hiç kimsenin deneye katılmaya zorlanmaması gerektiğidir. Gönüllülere ilk önce araştırmadan çekilme özgürlükleri bildirilmişse de bu hak daha sonra iptal edilmiştir.
Katılımcıların araştırmada kalmayı seçmelerine rağmen Zimbardo, “mahkumlar birbirlerine çıkış olmadığını bildirerek bir hapsedilme hissini pekiştirdikleri” için ayrılma haklarının zedelendiğini iddia ediyor.
Onam Formu ve Aldatma
Zimbardo, katılımcıların karşılaşacakları koşullar hakkında bilgilendirildiğini iddia ederken, deneyde gerçek bir polis memuru tarafından evlerinde tutuklanma gibi başka koşullar da vardı. Ayrıca deney boyunca mahkum pozisyonundaki katılımcıların karşılaşacakları aşağılanma düzeyi, katılımcılara yeterince özetlenmemişti. Sonuç olarak deney, katılımcılara yeteri kadar açıklanmamıştı ve deney boyunca etik olmayan bir aldatma vardı.
Bilgilendirme
Çalışma, birkaç yıl sonrasına kadar katılımcılardan bilgi alma konusunda son derece başarısız oldu. Bu da araştırmaya katılımlarının neden olduğu psikolojik zararın boyutunu belirlemeyi zorlaştırdı.
Deney sonrası bilgi alma, katılımcıları ek psikolojik zararlardan koruma yardımcı olur. Katılımları sonucunda zarar görmüş olanları rehabilite etme potansiyeline sahip bir çalışmanın tasarımında bilgi alma yaygın olarak önemli bir etik faktör olarak kabul edilmektedir.
Zarardan Koruma
Deneyin sonunda gerçekleşen tüm riskler beklenmese de ortaya çıktıklarında çalışma, derhal durdurulmadı. Mahkum rolündeki katılımcılar, psikolojik ya da fiziksel hasardan korunmamakla birlikte fiziksel istismar, aşağılanma ve psikolojik rahatsızlıklar yaşadılar.
Örnek vermek gerekirse, kontrol edilemeyen çığlık, inleme ve öfke patlamaları nedeniyle 36 saat sonra bir mahkum serbest bırakılmak zorunda kaldı. Stanford Hapishanesi Deneyi’nin bir sonucu olarak, katılımcıları bedensel ve psikolojik zararlardan korumak için etik normlar geliştirildi.
Stanford Hapishane Deneyine Gelen Eleştiriler
Psikoloji alanının ötesinde, Stanford Hapishane Deneyi oldukça iyi bilinmektedir. Çalışma çeşitli nedenlerle uzun süredir sorgulanırken, çalışmanın metodolojilerine yönelik yeni eleştiriler, deneyin bilimsel kusurlarını gün ışığına çıkarmıştır. Deneyin yapılmasından bu yana geçen sürede deneye yapılan başlıca eleştiriler şu şekildedir:
- Etik Konular: Stanford Hapishane Deneyi, genellikle etik olmayan araştırmalara örnek gösterilmek için kullanılır. Günümüzde araştırmacılar, başta Amerikan Psikoloji Derneği’nin Etik Kuralları olmak üzere çeşitli etik kuralların belirlediği gerekliliklere uymadığı için deneyi tekrarlayamıyorlar.
- Genellenebilirlik Eksikliği: Diğer eleştirmenler, çalışmanın çeşitli nedenlerle genelleştirilemeyeceğini iddia ediyor. Katılımcıların temsili olmayan, çoğunlukla beyaz ve orta sınıf erkeklerden oluşan örneklemi nedeniyle sonuçların daha büyük bir nüfusa uygulanması oldukça zordur.
- Gerçekliğin Eksikliği: Simüle edilmiş bir deney düzeneğinin taklit etmeye çalıştığı gerçek dünya senaryosu ile eşleşme derecesi, ekolojik geçerlilik olarak adlandırılır. Çalışma aynı zamanda ekolojik geçerliliği nedeniyle de eleştirildi. Araştırmacılar bir hapishane ortamını kopyalamak için ellerinden gelenin en iyisini yapsalar da bir hapishanede var olan tüm çevresel ve durumsal unsurları tam olarak tekrarlamak imkansızdır. Ortam ve bağlam gibi faktörler, katılımcıların nasıl davrandığını etkilemiş olabileceğinden, sonuçların laboratuvar dışında olabilecekleri doğru bir şekilde yansıtmaması olasıdır.
Sonuç olarak bu deney geçmişte pek çok yönden eleştirilmenin yanı sıra günümüzde hala eleştirilmeye devam etmektedir.
Zimbardo’nun Deneyin Kontrolden Çıktığını Anladığı An
Üzerinden yıllarca zaman geçmiş olmasına rağmen Stanford Hapishane deneyi, Stanford Üniversitesi’nde şimdiye dek gerçekleştirilmiş en dikkate değer ve en kötü şöhrete sahip olan deneylerden biridir.
Altı deney günü boyunca araştırmaya mahkum rolü ile katılan insanlar, yaşıtları tarafından acımasız ve insanlık dışı bir muameleye maruz kaldı. Çırılçıplak soyunmaya zorlandılar, uykusuz bırakıldılar, alay edildiler ve plastik bir kovaya tuvaletlerini yapmaya zorlandılar.
Mahkum rolündeki bazı katılımcılar bu muameleye şiddetli bir şekilde isyan ederken, diğerleri son derece histerik bir hale gelerek umutsuzluğa kapıldı. Durum tam bir kaosa sürüklenirken araştırmacılar, meslektaşlarından biri tepki verene kadar deneye karışmamaya devam etti.
Zamanla araştırmacıların kendileri bile durumun gerçekliğini göz ardı etmeye başladı. Hapishane müdürü görevini üstlenen Zimbardo, yüksek lisans öğrencisi Christina Maslach deneyin koşullarına itiraz edene kadar mahkumların durumunu görmezden geldi. Maslach, simüle edilmiş olan hapishanedeki koşullara ve deneyi sürdürmenin etik olarak yanlış olmasına dair endişelerini dile getirdikten sonra mahkumların durumu ciddiye alındı.
Maslach ve Zimbardo Arasındaki Diyalog
Maslach, Zimbardo ve arkadaşlarını uyarmadan önce mahkumların kafasına çuval geçirildiği, birbirlerine zincirlendiklerini, mahkumlara küfür edildiğini ve gardiyanların onlara bağırdığını görür. Bunun üzerine Maslach, ağlayarak odadan çıkar ve peşinden gelen Zimbardo’ya çocuklara yaptıkları şeylerin korkunç olduğunu söyler.
Daha sonra Maslach, Zimbardo’ya “Benim gördüklerimi nasıl görmezsin?” şeklinde bir soru yöneltir. Ancak Zimbardo, Maslach’ın gördüklerini görmeme konusunda ısrarcı olduğunu fark eder ve yaptıklarından utanmaya başlar. Böylece Zimbardo, hapishane deneyi tarafından hapishane yöneticisi olmak için dönüştürüldüğü fark eder ve Maslach’a hak vererek çalışmayı bitirmek zorunda olduğunu kabul eder.
Abu Ghraib’teki Olaylar ve Stanford Hapishane Deneyi
2003-2004 yılları arasında Irak’taki Abu Ghraib hapishanesinde çekilen görüntülerin 2015 senesinde internete sızması ile Stanford Hapishane Deneyi yeniden gündem olmuştur. Iraklı mahkumlar için ABD ordusunun gözaltı merkezi olan Abu Ghraib hapishanesinde mahkumlara yapılan kötü muameleler, dünya çapında yankı uyandırmıştır.
Profesör Philip Zimbardo’nun Stanford Hapishane Deneyi, mahkum ve gardiyan olmanın psikolojik etkisini araştırmayı amaçladığı psikolojik bir deneydir. Sadece 6 gün devam ettirilebilen deneyde bazı insanlara göre gardiyan rolünü üstlenen katılımcılar, kendi kişiliklerinden ziyade durumun ve otoritenin gücünden etkilendiler.
Zimbardo tarafından yürütülen bu çalışmada kullanılan ve ‘hapishane gardiyanlarının’ esasen ‘tutukluları’ psikolojik işkenceye tabi tutmasını içeren, son derece etik olmayan yöntemler iyi bilinmektedir.
Irak Savaşı sırasında (özellikle 2003-2004), Abu Ghraib Hapishanesi’ndeki ABD askeri personeli tutuklulara karşı tecavüz, cinsel istismar, fiziksel taciz, işkence, sodomi ve cinayet gibi suçlar işlemiştir. ABD askerleri tarafından tecavüze uğrayan mahkumlarla ilgili çok sayıda rapor ve fotoğraf mevcuttur. 2005’te New York Times, aşağıdakiler de dahil olmak üzere başka istismar örnekleri bildirmiştir:
- Tutukluların üzerine idrar yapmak
- Tutsakların üzerine fosforik asit dökmek
- Tutukluları copla sodomize etmek
- Mahkumların bacaklarına ya da cinsel organlarına ip bağlayarak onları yerde sürüklemek
Abu Ghraib Hapishanesi’nde sergilenen gücün kötüye kullanılmasıyla bazı benzerlikleri olan Stanford Hapishane Deneyi’ndeki rolü nedeniyle Zimbardo, Abu Ghraib davalarına uzman tanık olarak çağrıldı. Hapishane gardiyanlarından biri olan Ivan “Chip” Frederick’in davasına dahil olan Zimbardo’ya, dava ile ilgili tüm soruşturma ve arka plan raporlarına tam erişim verildi.
Frederick davasında gözlemlediklerinden yola çıkarak Zimbardo, kendi Stanford Hapishane Deneyi ile Abu Ghraib ihlalleri arasındaki benzerlikleri ele alan bir kitap yazdı. “The Lucifer Effect: How Good People Turn Evil” adındaki kitap, 2007 senesinde piyasaya çıktı.
Stanford Hapishane Deneyi Hakkında Güncel Bulgular
Tarihteki en ünlü psikolojik deney ve araştırmaların hileli, hatalı ya da eksik bulgular içerdiği günümüzde sıklıkla tartışılmaktadır. Bu nedenle de sosyal psikoloji dalında uzmanlaşmış olan psikologlar, son yıllarda eski çalışmaların tekrarlanması üzerinde çalışmaya başladılar. Tüm zamanların en ünlü ve belki de en zorlayıcı deney ortamına sahip olan psikolojik araştırmalardan biri olan Stanford Hapishane Deneyi de sosyal psikologların hedefi olan araştırmalardan biridir.
Stanford Hapishane Deneyi, insan doğası hakkında cezbedici bilgiler vermiş olsa da hem etik olarak hem de elde edilen bulgular bakımından son derece tartışmalı bir deneydir. Diğer akademisyenlerin yıllarca süren eleştirel araştırmalarından sonra, Amerikan Psikologlar Birliği’nin hakemli dergisi American Psychologist’te 2019 yılının ağustos ayında yayınlanan bir makale, deneyin reddedildiğini gösterir. “Debunking the Stanford Prison Experiment” başlıklı makale, çalışmayı “büyük ölçüde hatalı bir çalışma olduğu için çok daha önceden literatürden kalkması gereken bir çalışma” şeklinde tanımlamaktadır.
Yıllarca hapishane deneyini belgeleyen arşivleri inceleyen ve katılımcılarla röportaj yapan Fransız araştırmacı Thibault Le Texier, Stanford Hapishane Deneyi’nin arkasındaki gerçekleri öğrenmek için titiz bir çalışma yürüttü. Zimbardo ve yardımcılarının gardiyanlara nasıl zalim olmalarını emrettiğini ve hem gardiyanların hem de mahkumların Zimbardo’nun kanıtlamaya çalıştığı bulguların farkında olduklarını belgelemektedir. Başka bir deyişle, deneyde insan ruhunun derin karanlığını ortaya çıkaran gardiyanların sadizmi ya da mahkumların itaatkarlığı değil, üniversite öğrencilerinin bir profesörü memnun etmeye olan istekliliğiydi.
Zimbardo’nun Deney Hakkındaki Güncel Açıklaması
88 yaşında emekli bir profesör olan Zimbardo, 2018 yılında yayınlanan yaklaşık 7.000 kelimelik bir bildiride, kötü şöhretinin bir sonucu olarak saldırıya uğradığını ve yanlış anlaşıldığını iddia ediyor. Hapishane yöneticisi olarak Zimbardo, dışarıdan bir gözlemci gibi davranamayacak kadar deneye kendini kaptırdığını itiraf ediyor.
Ek olarak, deneyin sonuçlarının asla tekrarlanmayacağını kabul ediyor. Çünkü günümüzde böyle bir deney yapmak asla etik olmaz. Bununla birlikte Zimbardo, deneyde meydana gelen şeyin “insan doğasının en çirkin kıyafeti içinde gelişen bir draması” olduğunu iddia ediyor. Ancak güncel araştırmalar, deneyin “sadece yönetmeni memnun etmek için oynayan çocuklar” olduğunu öne sürüyor.
Tarihin tozlu sayfalarındaki korkunç olaylar saymakla bitmez. Engizisyon İşkenceleri Nelerdi? yazımızda da bunlardan bir tanesini daha anlatıyoruz.