Yayılmacı politika, emperyalist temele dayanan ve tarihte birçok ülke tarafından benimsenmiş, hatta günümüzde de örneklerini gösteren bir politika tipidir. Her ne kadar emperyalizm ile bir gibi algılansa da yayılmacı politika milliyetçilikten beslenir, kendini diğer milletlerden üstün tutarak diğer milletleri sömürmeyi savunur. Yani yayılmacı politika doğrultusunda hareket eden ülkeler; insanların milliyetçilik duygularını kullanarak diğer milletler üzerinde üstünlük kurmaya çalışır. Bu yazımızda yayılmacı politika nedir sorusuna geniş bir açıdan bakmaya çalışacağız.
Yayılmacı politika örneklerini özellikle 2. Dünya Savaşı başta olmak üzere geçmişte görmek mümkün olduğu gibi günümüzde de buna canlı bir şekilde tanıklık etmekteyiz. Hazırsanız konuyla ilgili detaylara göz atalım.
2. Dünya Savaşında Yayılmacı Politika
2. Dünya Savaşı’nı başlatan döneme baktığımızda ilk olarak Hitler ile karşılaşmış oluruz. Dolayısı ile yayılmacı politika nedir sorusunu yanıtlayabilmek için kendisinden detaylıca söz etmemiz gerekir. Bu savaşın çıkmasının temelinde Almanya’da tek hakim kuvvet olan Hitler’in ırkçı, antisemitik düşünceleri yatmaktadır. Hitler, Alman ırkının Tanrı tarafından seçilmiş bir ari ırk olduğuna ve bu nedenle Alman ırkının yaşaması için bütün Avrupa’nın fethedilmesi gerektiğine inanmaktaydı. Bu görüşler doğrultusunda Hitler Alman ırkının geleceğine dair net fikirler üretti. Almanya birçok savaşa girecek, hepsinden zaferle ayrılacak ve Almanlar dünya hakimi olacaktı. Gerçekleşeceğine emin olduğu bu fikirleri hayata geçirebilmek için öncelikli olarak iç politika ve devlet yapısının değiştirilmesi gerektiğini savundu.
Bunun sonucunda Alman toplumunun ırksal olarak daha bilinçli ve hak ettiği dünyaya hakim olmasını sağlayacak ırksal üstünlüğünü pekiştirmek adına, ülke içerisinde hem pozitif hem de negatif ırksal politikalar izlenmeye başlandı. Bu politika kapsamında Almanya’nın birliğine ve gücüne tehdit oluşturduğuna inandığı liberalleri, Marksistleri, gericileri, asosyalleri, öjenik olarak uyumsuzları ve hepsinin üstünde Yahudileri yok etmeye yönelik girişimlerde bulundu.
Hitler’in uyguladığı girişimler sonucunda;
- Halihazırda bütün siyasi partilerin varlığına son verildi.
- Sağlıklı Almanların evlilikleri teşvik edilirken kusurlu çocuk sahibi olma potansiyeli bulunan Almanlar kısırlaştırıldı.
- Yahudilere karşı tarihteki en büyük zulümlerden birisi başlatıldı.
Hitler’in yayılmacı politika kapsamında Alman ırkını her ırktan üstün tutarak Dünya hakimi olma yolundaki çabaları büyük bir savaşa neden olmuş ve yaklaşık 40 milyon insanın ölümüne yol açmıştır. Fakat Almanya yayılmacı politikasını rahat bir şekilde uygulamaya koymuşken savaş sonunda yenilen taraf olmuştur.
Hitler’in politikasını daha iyi anlamak için Hitler Almanyası’nın Yayılmacı Politikası Ve İkinci Dünya Savaşı (1932-1945) adlı çalışmaya göz atabilirsiniz.
2. Dünya Savaşı’nda Yayılmacı Politika İzleyen Devletler
Hitler Almanyasının yanı sıra 2. Dünya Savaşı’nda, yayılmacı politika izleyen devletler olmuş, bu politika doğrultusunda sınırlarını genişletme girişimlerinde bulunmuştur. Bu doğrultuda gerçekleşen olaylardan bazıları şu şekilde sıralanabilir:
- Yayılmacı politika izleyen Japonya, Çin’e karşı 1937 yılında başlatmış olduğu savaşı 2. Dünya Savaşı süresi boyunca sürdürmeye çalışmıştır.
- Yayılmacı politika izleyen bir başka devlet olan İtalya, 2. Dünya Savaşı sahnesine Almanya müttefiki olarak çıkmış ve Akdeniz ve Balkanlar’da genişleme çabasına girişmiştir. Bunun sonucunda Balkan ülkeleri arasından bir yakınlaşma yaşanmış ve Balkanlar’ı elde etmek isteyen İtalya ve Almanya’nın saldırgan davranışlarına karşı Balkan Antantı’nı imzalamışladır. Yayılmacı politika nedeniyle Balkan Antantı 9 Şubat 1934 tarihinde Atina’da Türkiye, Yugoslavya ,Yunanistan, ve Romanya arasında gerçekleşmiştir. Bu anlaşma sayesinde Balkan ülkeleri sınırlarını birbirlerine karşı güvenceye almıştır.
- 27 Eylül 1940’ta Almanya, İtalya ve Japonya arasında imzalanan Üçlü Pakt ile yayılmacı politika doğrultusunda savaş süresince birbirlerine karşı olan desteklerini pekiştirmişlerdir.
Buradan da anlaşılabileceği gibi pek çok Avrupa ülkesi 2. Dünya Savaşı sırasında yayılmacı politikayı benimsemiştir.
Türkiye ve Yayılmacı Politika
Ulusal kurtuluş mücadelesinde önderlik eden ve zorlu mücadeleler sonucunda bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlayan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk için dış politika ve Türkiye’nin uluslararasındaki yeri yüksek önceliklerdendi. Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ettiği yere gelmesinin etkin bir dış politika ve sağlam temeller üzerine kurulmuş dış ilişkiler sayesinde olabileceğini biliyordu. Bunun doğrultusunda dış politika akılcılık ve gerçekçilik merceği üzerinden oluşturulmaya çalışıldı. Türk devletinin bugünkü konumuna gelmesinde de Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözünden yola çıkarak izlediği politikalar etkili oldu.
Kurtuluş Savaşı sırasında milli sınırlar içerisinde bağımsız bir Türk Devleti kurulması ana hedefi ile hareket edilmiş, bu doğrultuda maceracı ve yayılmacı politikalar reddedilmiştir. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra da dış politika “barış” ilkesine dayandırılmış ve günümüzde de Türkiye’nin izlediği dış politikanın temel dayanağını oluşturmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin barışa verdiği değer dış politikanın her alanına yansıtılmış, tüm sorunlar diplomasi ve müzakereler yoluyla karşılıklı çıkarlar gözetilerek çözülmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda;
- Türkiye, bütün anlaşmazlıkların daima barışçıl yollar ile çözüleceğini taahhüt eden Kellogg-Briand Pakti’na 1929 yılında katılmıştır.
- Boğazlar üzerindeki hakimiyet barışçıl yollar ile çözüme kavuşturularak pekiştirilmiştir.
- Hatay sorunu tek kurşun bile atılmadan barışçıl bir şekilde çözülmüştür. Süreç sonunda Hatay Türkiye’ye katılmıştır.
- İzlenen barışçıl politika sayesinde Türk-Yunan ilişkileri ilerlemiş, bir dostluk ve iş birliği dönemi başlamıştır.
Atatürk’ün uygulamış olduğu barışçıl dış politika Türkiye’nin bugün uyguladığı dış politikanın temelini oluşturmakta ve bu doğrultuda kararlar alınmasını sağlamaktadır. Türkiye günümüzde en geniş kapsamda barış, istikrar ve güvenliğin sağlanmasına yönelik bir dış politika izlemekte, karşılıklı çıkar ve kazan-kazan anlayışı doğrultusunda ortak bir refah alanının oluşturulması konusunda çabalarını sürdürmektedir. Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesi günümüzün dış politikasının temel dayanağını oluşturmakta; yayılmacılık politikasından uzak, tüm tarafların kazanç sağlayacağı adil bir siyasi ve ekonomik düzen ortamı oluşturmaktadır.
Bu konuları okumayı seviyorsanız ilginizi çekebilecek bir yazı daha: Denge Politikası Nedir? Siyasete Etkileri Nelerdir?
Sıkça Sorulan Sorular
Yayılmacı politika izleyen devletler hangileridir?
ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, Japonya ve Çin bu politikayı benimseyen devletlerin başında gelmektedirler.
Milliyetçi politika ne demek?
Milliyetçi politika, bir devletin dış politikadan ve diğer ülkelerinden etkilerinden ayrı olarak bağımsız bir şekilde yönetilmesini ifade etmektedir.
Kültürel yayılma nedir?
Bir ülkenin kültürel değerlerinin, gelenek ve adetlerinin diğer ülkelere yayılmasını sağlamaya denir.