“Bilim nedir?” sorusuna en net yanıt, fiziksel ya da doğal evren yapısında ve hareketlerinde oluşan yöntemler aracılığı ile incelenmesini ve araştırılmasını içeren genel olarak bütün pratik çalışmalara söylenen isim olacaktır. Bilim için bir diğer tanım ise, bilgi ve yöntemin bir arada kullanılmasıdır. Bilim sayesinde deney, düşünce ve gözlemlerinizi sistematik bir şekilde inceleyebilir ve bunun ile ilgili teorileri ortaya çıkartabilirsiniz. Bilim günümüzde ise; nedenlerimize, meraklarımıza ve amaçlarımıza aracı olarak bir çok alt branşa hizmet etmeye başlamıştır. Böylece insanların daha iyi yaşam standartlarında hayatlarını idame ettirmeleri amaçlanmıştır.
Bilim Nasıl Ortaya Çıkmıştır?
Binlerce yıldır, insanoğlu dünyada yaşama duyduğu merak ve öğrenme içgüdüsü ile, yaşam kalitemizi her geçen gün biraz daha arttıracak bir etkinliğe girişmeye başladı. Bunu bilim yerine teknoloji olarak da nitelendirmek mümkün olabilir, fakat teknolojik bütün gelişmeler bilimsel gelişmelerin eteğinde meydana geldiğini savunulmaktadır. Zaman geçtikçe, insanlar gündelik ya da yıllar içerisinde tekrarlanan şeyleri algılamak ve bunlara karşı yorum katabilmek adına yaşadıklarını çözümleyerek bunlar ile ilgili çalışmaya başlamışlardır. Sonucunda matematik, geometri, gök bilimleri ve tıp ilerlemiş, bilim tarihinin ilk evrimi başarı ile tamamlanmıştır.
Bilimsel çalışmaların ilk defa ortaya çıkması insanlığın ilk zamanlarına kadar dayanıyor olsa da bir disiplin olarak bilimin ilk defa insanlık tarihinde önem kazanması genel olarak “Aydınlanma Çağı’na” dayanmaktadır. Her disiplinde ve her bilgi türünde olduğu gibi bilimin de teorik olarak kabul edilebilir bir disiplin haline gelmesine yol açan süreç, felsefe tarihindeki ilerlemelerle mümkün olmuştur. Antik Yunan’da bilim, felsefe alt başlığı altında genellikle fizik, geometri ve matematikte kendine vücut bulmuştur. Antik Yunan filozoflarından belki de en önemlisi olan Aristoteles bilimsel bakış açısı ile sonraki 500 yıla yön vermiştir. Öyle ki, Orta Çağ’ın tamamı Aristoteles’in düşünceleri çerçevesinde ilerlemiş ve bilimsel gelişmeler de Aristoteles felsefesi bağlamında yaşanmıştır.
Aristoteles’ten Modern Bilime
Orta Çağ’da kilise için temel bir figür olan Aristoteles, tüm eserleri ve düşünce sistemi ile klasik Batı toplumun bilim anlayışına yön vermiştir. Bu anlayış modern anlamda bilimin ilerlemesine büyük oranda engel bile olmuştur. Kilisenin yarattığı Skolastik düşünce ortamı, Aristoteles’in görüşlerini referans alarak bilimsel gelişmelerin hızını engellemiştir. Kiliseye göre Aristoteles felsefesi ilerleme için yeterli olan her türlü bilgiye sahipti. Bu bağlamda yeni bilimsel gelişmeler “kâfirlik” olarak adlandırılıyor ve çoğu zaman (Galileo Gelilei örneğinde olduğu gibi) cezalandırılıyordu.
Anglikan kilisesin Katolik kiliseden ayrılması ile yeni bilimsel gelişmeler de “cadı icadı” ve “kâfirlik” olmaktan çıktı ve bilimin de bir disiplin olarak tüm yapısı değişmeye başladı. Aydınlanma Çağı’nı başlatan bu dinsel ayrım felsefede deney ve gözlemi referans alan yeni bir bilgi anlayışının doğmasına olanak tanıdı. Thomes Hobbes, Jock Locke ve David Hume gibi Ada Aydınlanması filozoflarının doğuştan bilginin var olmadığını ve tüm bilgilerin deney ve gözlem yoluyla elde edildiğini söylemeleri bilimin bir yöntem olarak gelişmesini hızlandırdı.
August Comte’un Bilimler Sınıflaması
Felsefede yaşanan tüm bu gelişmeler sonrasında birçok filozof bilim felsefesiyle ayrı olarak ilgilenmeye başladı. Sosyolojinin kurucu isimlerinden birisi olarak kabul edilen Fransız düşünür Auguste Comte bilinen ilk bilimler sınıflamasını yaptı ve bu sınıflama sonucunda doğa bilimleri ve sosyal bilimler de yöntemsel olarak ayrılmış oldu. Comte’un bilimler sıralaması sırayla şu bilim dallarını içeriyordu:
- Matematik,
- Astronomi,
- Fizik,
- Kimya,
- Biyoloji,
- Sosyal biyoloji ya da sosyoloji.
Bu bilimler sıralaması bilim tarihinde o kadar önemli bir yer alıyordu ki sonraki yüzyıllarda pozitif bilimlerin sınıflamasını yapan her bilim tarihçisi ve bilim felsefecisi bu hiyerarşiyi referans aldı. Hatta modern eğitim sisteminin dahi bu bilimler hiyerarşisi üzerine inşa edildiğini söylemek abartı olmayacaktır.
Bilimin ortaya çıkışı hakkında güzel bir yazı okumak isterseniz; Prof. Dr. Yavuz UNAT’ın Bilginin Ortaya Çıkışı ve İlk Uygarlıklarda Bilim çalışmasına göz atabilirsiniz.
Bilimin Her Söylediği Doğru mudur?
Bilimsel yapılan araştırmalar, günümüzde insanoğlunun sahip olduğu bilgi seviyesi ile ulaşabildiği gerçeğe en yakın olan verileri sunmaktadır. Bu yüzden de bilimsel sonuçları, kesin sonuçlar yerine, gerçeğe en yakın sonuçlar olarak nitelendirmek durumundayız. Bir çok güçlü bilim adamının yaptıkları çalışma, gelecekte bu çalışmaları yürütecek kişi için bir ışık olup, sonrasında kendi ışıklarını yakmaları için gerekli olan ivmeyi vermektedir. Sonucunda bu döngü yaklaşık 5.000 yıldır devam etmektedir. Bugün ulaşabildiğimiz en kesin sonuçları, pozitif bilimler ve matematik bilimleri sayesinde yakalayabilmekteyiz. Mantık ve matematik, şu an insanlar için sordukları sorulara ya da öğrenmek istedikleri bilgiye en yakın sonucu ulaştırmaktadır.
Bilim yaşadığı bu evrimi sürdürmeye devam edecek ve yıllar öncesinde imkansız olarak görülen şeyler yarın belki de mümkün olacak. Yaşanacak olanlar ile ilgili olarak, her insanın da üzerine düşen bazı çalışmalar vardır. En azından insan gelişimine ve öz saygısına ulaşabilmek adına kendi kişisel gelişimini tamamlamalıdır her düşünebilen birey. Bizim kendimize, çevremize, insanlara ve dünyaya olan sorumluluklarımız olduğunu unutmamamız gerekmektedir.
Bilimsel araştırmalarda önemli bir basamak kabul edilen önermeler hakkında bilgi almak ister misiniz? O halde Önerme Nedir ve Önerme Türleri Nelerdir? yazımızı inceleyebilirsiniz.