Güzellik kavramı hem doğayı hem de sanatı kapsar. Doğada bulunan birçok varlık ve varlıksal düzen güzelliği yansıtır. Sanatta güzellikse doğadakinden farklı özellikler taşır. Ünlü düşünürlerin “Doğada ve sanatta güzellik: Kavramlar arasındaki farklar nelerdir?” Sorusu için birbirinden farklı görüşleri bulunur. Kimisi doğada güzelliğin bulunamayacağını, kimisi ise sanattaki güzelliklerin doğadakinden üstün olduğu görüşünü benimsemiştir. Bazı düşünürler ise doğada güzelliğin var olduğunu fakat bunun sanatın gelişmesiyle birlikte fark edildiğini belirtmiştir.
Doğada ve Sanatta Güzellik Aynı mıdır?
Doğada bulunan güzellik ile sanatta bulunan güzellik arasında bir örtüşme bulunmaz. Eğer bulunsaydı, doğada güzel bulunan bir şeyin sanatta da zorunlu bir şekilde güzel bulunması yine doğada çirkin bulunan şeylerin sanatta da aynı şekilde çirkin bulunması gerekirdi. Ancak durum hiç de öyle değildir. Doğada çirkin olan şeyler sanatta güzel olabilir, sanatta güzel olan şeyler de doğada çirkin olabilir. Çünkü her iki güzellik birbirinden farklı güzelliklerdir. Doğa güzelliklerinde nesnelerdeki canlılık hareketi bir belirleyici olduğu halde sanat güzellikleri nesnelerin form özelliklerine dayanmaktadır. Bu sebeple sanat güzellikleri doğa güzelliklerinin birer yansıması değillerdir.
Çoğunlukla insanlar, sanat güzellikleriyle eğitildikten sonra doğadaki güzellikleri fark edebilirler. Güzellikler, onları fark edenlerde duyusal bir etkilenme oluşturabilirse, sanatta da doğada da güzellik söz konusudur. “Sanattaki ve doğadaki güzellikle ilgilenen alan nedir?” sorusuna estetik yanıtı verilmektedir. Bu bağlamda hem doğadaki hem de sanattaki güzellikleri fark edebilmek için estetik bir duyum ve tavır gerekir. Delacroix bunu şu şekilde belirtir:
“Biz romantik olduktan sonra dağlar güzelleşti.”
Güzel Nedir? Sanatta Güzel Nedir?
Dünya tarihinde sanatçılar ve sanat kuramcıları güzel kavramını açıklamak için çeşitli yargılarda bulunmuşlardır. Güzel kavramını felsefenin bir objesi olarak ele alan ve onu sistemsel bir şekilde geliştiren kişi Platon’dur. Platon ilk başta güzel ve iyi arasında uygunluk bulur. Güzel ve iyi kavramlarının aynı olduğunu savunur. Sonrasında ise güzel kavramının varlık ve olaylarda değil, onlara yansımış idealar aleminde tanrı katında bulunduğunu savunur. Platon, yaşının ilerlediği dönemlerde ise güzel kavramını idealar dünyasından ayırarak matematiksel temellere dayandıran isimlerin başında gelir.
Aristotales ise güzel kavramını Yunanların her gün kullandığı anlamda kullanmaktadır, estetiğin konusu olarak görmez. Aristo’ya göre güzelin, her şeyden önce doğal ve canlı olması gerekir. Doğa biçimleri ve sanat biçimlerini karşılaştırmaz. Hocası Platon’un ilerleyen yaşlarında yapmış olduğu gibi matematiksel temellerle değerlendirir. Bununla birlikte Aristotales’in farklı bir düşüncesi de vardır; ona göre büyük ve çok küçük olanlar güzel olarak nitelendirilemez. Bu düşünce Grek felsefesine uyar, kavranamayan şeylerin güzelliğini yitirdiğinden bahseder. Bu sebeple daha sonra “yüce” kavramı ortaya çıkmaktadır.
Güzellik kavramının günümüz sanatında en iyi, nasıl ve nerede algılanacağını ve konumlanabileceğini düşünebilmek için geçmişteki sanatın güzelliğini değerlendirmek öğretici olabilir. Örneğin insanların birçoğu tarafından sanat tarihinin babası olarak adlandırılan Johann Joachim Winckelmann, “Antik Sanat Tarihi” incelemesini eski gezgin ve tarihçiler tarafından bırakılmış olan yazılı kayıtlara göre hazırlamıştır. Winckelmann, “Sanatta güzel nedir?” konusunda güzelliğin tek başına bir sanat eserinde değil, eser ve izleyici arasındaki birtakım iş birliği sonucunda ortaya çıktığını düşünür.
Sanat Eserinde Bulunması Gereken Özellikler
Sanat yaşamın içinden gelmektedir. Aynı zamanda toplumda yaşayan insanların yaşamını da etkiler. Toplumlar sanatın içeriklerini ve işlevlerini belirler. Sanatçı burada çok önemli bir yerdedir. Çünkü sanat eserleri sanatın bir parçasıdır. Sanat eserinde bulunması gereken özellikler şu şekilde sıralanabilir:
- Öznellik
- Özgünlük
- Biriciklik
- Estetiklik
- Oran ve simetri
- Kalıcılık
- Evrensellik
Sanat, duyular dünyasında işlev, içerik ve biçimde kökten ayrıdır. Ancak yine de bu dünyanın bir parçasıdır. Sonuç olarak sanatçılar da bu dünyanın içinde yaşadıkları için sanat eserlerinin bu dünya ile ilişkisiz ve dünyadan tamamen kopuk olduğu söylenemez. Sanat yalnızca gerçeğin betimlemesi değildir, kendi gerçeklerinin koşutudur. Sanatın kendi içinde bir dünyası vardır. Gerçekte sanat, toplumların bir parçasıdır. Çünkü çevre olmadan hiçbir şey olmayacağının bilinmesi gerekir. Sanat yalnızca insan ilişkilerinde dayanmış olduğu iletişimleri olanaklı kılmaz, aynı zamanda bu ilişkilerin niteliğinin de bir parçasıdır.
Sanat yazılarını okumaktan hoşlanıyorsanız, birbirinden ilginç ve güzel içeriklere Sanat sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
Sıkça Sorulan Sorular
Doğadaki güzellik ve sanattaki güzellik aynı mıdır?
Doğadaki güzellik ve sanattaki güzellik birbirinden farklı kavramlardır. Sanatçı, doğadaki güzelliği taklit ederek bir eser ortaya çıkarır.
Sanat için güzel nedir?
Sanat için güzel kavramına karşılık gelen değer, bir nesnenin taşıdığı ya da o nesneye yüklenen değerdir.
Sanat felsefesinde güzellik kavramı nasıl ortaya çıkmıştır?
Güzel kavramını felsefenin bir objesi olarak ele alan ve onu sistemsel bir şekilde geliştiren kişi Platon’dur.