Felsefe tarihindeki bazı figürler, yüzyıllar boyunca insanlar için ilgi çekici konumda olmuştur. Bunlardan biri kimi zaman matematik ve astronomi alanlarında öne çıkan ünlü düşünür Pisagor’dur. Pisagor’u bu kadar ilgi çekici yapan şeyin ne olduğunu anlamak için Pisagor kimdir, bilmek gerekir. Bu yazımızda, Pisagor ve öğrencileri hakkında ilginç konulara yer vereceğiz.
Pisagor Kimdir?
Pythagoras ya da Türkçede bilinen adıyla Pisagor, bizlere çok da yabancı olmayan bir tarihi figürdür. Aydın Kuşadası’na oldukça yakın olan Sisam veya Susam adasında dünyaya gelmiştir. Milattan önce 570 ile milattan önce 510 tarihleri arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Presokratik denilen Sokrates öncesi filozoflar arasında bulunan Pisagor aynı zamanda bir matematikçi ve etkili bir dini-felsefi hareketin kurucusudur. Pisagor’un hayatıyla ilgili kesin bilgilere sahip olmamakla beraber bazı hususlar günümüze kadar ulaşmıştır.
Filozof, kırk yaşında Yunanistan’daki anavatanını terk ederek güney İtalya’ya göç etmiştir. Orada bir okul kuran Pisagor aynı zamanda politik olarak da aktifti. Kimi zaman bir tür tarikat olarak değerlendirilen okulu ise bu yıllarda şekillenmeye başlamıştır. Kendi adını taşıyan Pisagorcular ekolü, ölümünden sonra bile kültür tarihi açısından önemini korumuştur.
Pisagor Hakkındaki Rivayetler
Güvenilir kaynakların yokluğu, efsanelerin çoğalması ve geleneksel rivayetler arasındaki çelişkiler nedeniyle bilimsel literatürde Pisagor’un hayatıyla ilgili bilgilerin çoğu tartışmalıdır. Kimi iddialara göre ailesi Sami ırkına mensuptu. Kimi iddialar ise Pisagor’un gençliğinde eğitim amacıyla Mısır ve Babil’de kaldığını dile getirmektedir.
Çeşitli rivayetlere göre filozof, yerel dini inançlar ve bilimsel bilgilerle tanıştıktan sonra Samos’a dönmüştür. Bu seyahatler sırasında Yahudilik gibi dinleri veya yerel öğretileri öğrendiğini iddia edenler de bulunmaktadır.
Pisagor’un MÖ 530’lu yıllarda kendi okulunu kurduğu tahmin edilmektedir. Üyeleri, bir topluluk oluşturdular, kendilerini disiplinli, mütevazı bir yaşam biçimine adadılar. Ayrıca birbirlerine öğretide ve sosyal yaşamda sadık olmaya söz verdiler.
“Pisagor nasıl öldü?” sorusuna verilen cevaplar ise kimi zaman bir fıkraya benzerlik gösterir. Bu cevaplardan biri mistik öğretileri nedeniyle fasulye yemeyen Pisagor’un sonunun fasulyeden geldiğiyle ilgilidir. Efsaneye göre Pisagor, bazı saldırganlardan kaçarken bir fasulye tarlasına ulaşmış ancak fasulyeye dokunmak istemediği için saldırganlar tarafından öldürülmüştür. Tabii bu hikâyenin bir efsaneden öteye geçmeyeceğini söylememize gerek yok sanıyoruz.
Pisagor’un Öğretisi
Mükemmel bir hatip olan Pythagoras, siyasi olarak da iddia ettiği vatandaşlık üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Ayrıca bölgenin diğer bölgelerinde, hatta Rum olmayan nüfus arasında bile taraftarlar kazandı. Pisagor’un hiçbir yazısı günümüze ulaşmadığından, öğretisinin çerçevesini belirlemek güçtür. Bildiklerimizin çoğu, büyük ölçüde yalnızca Roma dönemine ait olan geç kaynaklardan gelmektedir.
İkincil kaynaklara ek olarak Yunan dönemine ait “carmen aureum” metninin de Pisagor’a ait olduğu tahmin edilmektedir. Araştırmacıların çoğu metin, tümüyle filozofa ait olmasa bile onun söylevlerinden esinlendiğini ifade etmektedirler.
Günümüzde tartışmalı olan ve antik çağda genel kabul gören bir görüşe göre “felsefe” ve “filozof” terimlerinin mucidi Pisagor’dur. Herakleitos, Pisagor’un “bilge adam” (sophós) ile “bilgeliği seven” (philósophos) arasındaki ayrıma önem verdiğini ifade edenlerdendir. Bu görüşe göre yalnızca Tanrı gerçekten bilge olduğundan, kendisini filozoflar arasında saymaktadır.
Ayrıca kürelerin uyumu ya da -adının en eski kaynaklarda geçtiği gibi- “göksel uyum” fikri de kesinlikle Pisagor kökenlidir. Buna göre gezegenler, birlikte kozmik bir sese yol açarlar. Ancak bu bizim için işitilemez durumdadır çünkü sürekli olarak duyulurlar. Bizler ancak zıddıyla, ses ile sessizlik arasındaki bir karşıtlıkla bilinçli hale gelebiliriz. Efsaneye göre, göksel uyumu duyabilen tek kişi Pisagor’du.
Pisagor ve Matematik
“Kozmos” teriminin uyumlu bir şekilde düzenlenmiş dünyayı ifade etmek için kullanılması da Pisagor’a dayandırılmaktadır. Bununla birlikte matematik, astronomi ve müzik alanında da ciddi çalışmaları olduğu bilinmektedir. Yaygın inanca göre Pisagor matematiğin kurucusudur.
Matematik, aynı zamanda eski Yunanlılar için matematiğin en önemli parçası olan geometri anlamına da geliyordu. Herodot ve Soktrates’e göre Pisagor’un matematik ve astronomi bilgisi Mısırlılara dayanmaktaydı. Ayrıca Pisagor’un, gençliğinde Babil’de kaldığı varsayıldığından, Babillilerin matematik bilgisinin bir aracısı olarak da kabul edildi. Kimi felsefe tarihçisi ise tüm bu iddiaları reddetmektedir.
Pisagor geleneksel olarak, dik üçgenlerle ilgili olan ve Pisagor teoremi olarak bilinen teoremin kâşifi olarak kabul edilir. Ancak Pisagor teorimi nasıl bulundu sorusunun cevabı şaibelidir. Çünkü bu teoremin daha önce Babiller tarafından kullanıldığı bilinmektedir.
Pisagor öğretisinin spekülatif yanları bir tarafa bırakılırsa öğretisinin birkaç boyutu olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar:
- Matematik,
- Harmoni ya da uyum,
- Müzik,
- Astronomi
Bu öğretilerin temelinde her şeyin sayı olduğu tezi bulunmaktadır. Pisagor ve öğrencilerine göre evrenin sırrı sayılarda ve uyum ilkesinde gizlidir. “Pisagor ne yapmıştır?” sorusuna matematik veya astronomi temelli cevaplar verilebilir. Ancak hepsi bir anlamda uyum ve sayı öğretisine dayanacaktır.
Pisagor Tarikatı Gerçekten Var mıydı? Pisagor Tarikatı Öğretileri
Tam anlamıyla Pisagorcu bir tarikattan bahsedilip bahsedilmeyeceği felsefe tarihçileri açısından tartışmalıdır. Ancak belki de bu efsane kimi açılardan mitsel olduğu için insanlar tarafından doğru olarak kabul edilmektedir. Her şeye rağmen bir tarikat olmasalar bile Pisagorculardan ekol olarak kesinlikle bahsedilebilir.
Pisagorcular doğada ve özellikle gök cisimlerinin dairesel hareketlerinde üstlendikleri uyumu, dünyanın ilahi kontrolünün bir tezahürü olarak gördüler. Helenizm çağında astrolojik bir kaderciliğe, yani göksel hareketlerin döngüsel doğasına göre tüm dünyevi koşulların kaçınılmaz ebedi dönüşü doktrinine sahiptiler.
Pisagor Tarikatının Öğretileri
Pisagorcu efsaneye göre, tüm gezegenler uzun bir kozmik dönemden, yani “Büyük Yıl”dan sonra yeniden orijinal konumlarına ulaştığında, dünya tarihi tam bir tekerrür olarak yeniden başlar. Daha sonra Stoacılar arasında ve modern çağda da yaygın olan bu fikir, Nietzsche tarafından da ele alınmıştır.
Pisagor ve öğrencileri ruhların göçü öğretisini kabul etmekteydiler. Ayrıca insan ve hayvan ruhları arasında herhangi bir temel fark görmüyorlardır. Efsaneye göre Pisagor, Truva kahramanı Euphorbus da dahil olmak üzere önceki enkarnasyonlarını hatırlamaktaydı. Pisagor’un, Hera tapınağında Argos’ta ganimet olarak tutulan Euphorbos’un kalkanını kendisininmiş gibi tanıdığı söylenir.
Orijinal Pisagorcu öğreti, vejetaryenliği de içeriyordu. Pisagorcular, vejetaryenliği dini ve etik kaygılarla kabul etmekteydiler. Pisagor’un kendisi bir vejetaryendi; takipçilerinin bu konuda onu ne kadar takip ettiği tam olarak belirsizdir. Görünüşe göre herkes için bağlayıcı bir gereklilik yoktu, ama en azından daha küçük öğrenci grubu vejetaryen bir yaşam tarzı benimsemişti.
Antik Çağda ünlü olan bir diğer öğreti, Pisagorcuların fasulye tüketimine karşı tabusuyla ilgilidir. Araştırmalar Pisagor’un öğrencilerine fasulye yemeyi yasakladığını gösteriyor. Bunun nedeninin yalnızca mitik-dini mi yoksa diyetetik mi olduğu ve bunun arkasında hangi düşünce olduğu bilinmiyor.
Ayrıca Pythagoras’ın kurduğu topluluğun teşkilat ve amacı konusunda da araştırmalardaki görüşler büyük farklılıklar göstermektedir. Şamanizm tezine göre Pisagorcular Şamanik öğretilerden etkilenmişlerdir. Üyeler, ayrıca katı bir gizliliğe bağlı olan ve efendilerinin tanrısallığına tamamen inanmış karakterlerdir. Öğretiye kabul edilen tüm öğrenciler, çok sayıda arkaik tabuya durmaksızın uymak zorunda olan bir dini birlik fikrini de kabul etmekteydiler.
Pisagor Tarikatında Gruplaşmalar
MÖ 5. yüzyılın ortalarında, Pisagor geleneğini benimseyenler arasında “akusmatistler” ve “matematikçiler” olmak üzere iki grup vardı. Daha sonraki kaynaklarda MÖ 4. yüzyılda ortaya çıkan “egzoterik” gruptan da söz edilebilir. Okulun kurucusunun ölümünden sonra bilinmeyen bir zamanda, her grup, orijinal Pisagor geleneğini sürdürdüklerini iddia etmiştir. Bu gruplaşma da daha derin bir bölünmeye neden olmuştur. Bu grupların, Pisagor’un yaşamı boyunca zaten var olup olmadığı ve onun tarafından istenip istenmediği ise meçhuldür. Matematikçiler bilimsel tez anlamında çalışmalar yürütürken, akusmatistler Pisagor’un sözlü talimatlarına atıfta bulundukları dini-felsefi öğretilere yöneldiler.
Akusmatistler, besbelli ki, Şamanizm tezi anlamında, otoriteye dini bir inanca, insanüstü bir doğaya ve ustanın yanılmazlığına dair bir inanca sahiptiler. Bu, matematikçiler tarafından eleştirilmiştir. Pisagor’un böyle bir bölünmeyi kabul ettiği daha da ötesi öğretisini tarikatlaştırdığı ise tamamen tartışmalıdır.
Pisagorcular, bir tarikat olarak değerlendirilsin ya da değerlendirilmesin, bilim ve felsefeye büyük katkılar sundukları kesinlikle söylenebilir. Örneğin Pisagor dünyanın şekliyle ilgili nasıl gözlemler yapmıştır diye soracak olursanız okulun ciddi etkisiyle karşılaşırsınız.
Pisagorcu ekol, Yunan felsefesinde ilk kez dünyadan bir gezegen olarak bahseden öğretiyi sunmuşlardır. Ayrıca bu ekolün bazı temsilcilerine göre dünyanın küre şeklinde olduğu da kesindir. Bu görüş daha sonra önceden bir Pisagorcu olan Platon tarafından da desteklenmiştir.
Pisagor Öğretilerinde Dostluk
Fıkralarda yaşayan Pisagorcu dostluk kavramı ise ayrı bir tartışma konusudur. Pisagor’un, cennetin altın çağı mitini anımsatan evrensel bir dostluk ve uyum idealini vaaz ettiği ve gerçekleştirdiği söylenir. Arkadaşlığın genel uyum teorisine nasıl yerleştiği, geç antikiteden, ancak muhtemelen erken bir Pisagor kaynağından gelen bir temsille gösterilir. Bu temsil şöyle ifade edilir:
“Pisagor, öğrencilerini dostluk konusunda ciddi ilkelerle beslemiştir. Bahsedilen dostluk:
- Tanrıların insanla dindarlık ve bilgece saygı yoluyla ortaya çıkan dostluğu,
- Öğretilerin birbirleriyle ve genel olarak ruhun bedenle olan dostluğu,
- Aklın insan türleriyle dostluğu.
- İnsanlar arası dostluk,
- Devleti ayakta tutan kanunlara uyularak sağlanan hemşeriler arasında dostluk,
- Farklı kökenlerden insanlar arasında doğru bir tabiat bilgisi ile kurulan dostluk,
- Kadın ve erkek arasındaki dostluk,
- Çocuklar, kardeşler ve ev arkadaşlarının dostluğu,
- Ölümlü beden, onda saklı olan karşıt güçlerin uzlaştırılmasıyla ortaya çıkan dostluktur.
Tüm bu temsil bize Pisagor’un hayatın her alanında uyumu önemsediğini göstermektedir.”
Antik kaynaklara göre, Pythagoras’ın öğrencileri arasında, arkadaşların mülkiyetinin ortak olduğu yani “komünist” bir mülkiyet ilkesi hakimdi. Ancak, gerçekten uygulandıysa, bu kavram sadece küçük bir grup insan tarafından uygulanmış gibi görünüyor.
Özel mülkiyete sahip olan ve maddi acil durumlarda birbirlerine cömertçe destek veren Pisagorculara ilişkin bilgiler de vardır. Bu da arkadaşların ortak iyiliği fikrinin bir sonucuydu. Özel mülkiyet bir kenara atılmadı, ancak Pythagoras lükse şiddetle karşı çıktı. Ayrıca sonraki birçok antik filozof gibi basit, tutumlu bir yaşam tarzını savundu.
Ünlü filozoflar hakkında bilgi edinmekten keyif aldıysanız Sokrates Felsefesi Nedir? yazımıza da uğramanızı öneririz.