Seyahat

Türkiye’de Mutlaka Gezilmesi Gereken Yerler

Türkiye’de Mutlaka Gezilmesi Gereken Yerler

Hem beyazı hem de yeşili iliklerinize kadar hissedeceğiniz bu topraklar, 4 mevsimi ve muhteşem doğal güzellikleri barındırıyor. Bununla birlikte binyıllardır insanların yurdu olmuş bu topraklar birçok kültürel mirasa da ev sahipliği yapıyor. Bütün semavi dinlerin en atmosferik mekanlarını ve birçok farklı yaşayan ve yok olmuş toplumların izlerine bu nispeten küçük yarımadada rastlamanız mümkün. Bu sebeple Türkiye’de mutlaka gezilmesi gereken yerler saymakla bitmez. Ancak elden geldiğince sadeleştirerek bir gezi rehberi oluşturabilir ve kısa süre içinde kültürel, tarihi ve estetik olarak en yoğun hazları yaşayabilirsiniz.

İnsanoğlu yerleşik hayata geçtiği ilk dönemlerde toprak ve iklim açısından verimli toprakları kendine vatan olarak seçmiştir. Dini, dili yahut ırkı ne olursa olsun, hayatta kalmak ve bereketli topraklardan en iyi verimi alabilmek amacıyla binyıllardır insanlara kucak açan bir bölge olmuştur Anadolu.

Her ne kadar 1071 yılındaki Malazgirt savaşından bugüne değin Türklerin yurdu olmuş olsa da Türkiye’nin bu günkü toprakları binlerce yıldır yüzlerce farklı millet ve kültürden insana ev sahipliği yapıyor. Bu kadar bereketli ve konum olarak stratejik topraklarda yaşıyor olmanın diyetini yüzyıllardır ödüyoruz. Ancak bu diyet hiçbirimiz için bir külfet değil. Zira maksimum 1000 km yol kat ederek dondurucu soğuktan ve yüksek dağların arasından usulca Akdeniz’e, mavi ve yeşilin eşsiz buluşmasına şahit olabilirsiniz.

Göbeklitepe

Göbeklitepe
Göbeklitepe

UNESCO Dünya Mirası olarak kabul edilen ve uluslararası kaynaklarda “tarihin sıfır noktası” diye tanımlanan Göbeklitepe Şanlıurfa merkeze 18 km uzaklıkta bir ören yeridir. Uzmanlar tarafından tapınak olduğu düşünülen Göbeklitepe’de M.Ö. 11000 yıllından kalma insan yapımı taş figürler bulunmaktadır. Bu figürlerin bir anlatıya karşılık geldiği düşünülse de halen detaylar araştırılmaktadır. Göbeklitepe tüm dünyadan araştırmacıları ve tarih meraklılarını kendine çeken 10.000 yıl önceki “insanın” yansımasıdır adeta. Bu açıdan dahi görülmesi elzemdir.

Efes Antik Kenti

Efes Antik Kenti
Efes Antik Kenti

Efes Antik Kenti yine UNESCO Dünya Mirası olarak kabul edilmektedir ve geçmişi M.Ö. 6000 yıllarına kadar dayanmaktadır. Küçük Yunan kolonistlerin yerleşim yeri olan Efes’e gittiğinizde şu yerleri görmeniz özellikle tavsiye edilir:

  • Meryem Ana Evi,
  • Artemis Tapınağı,
  • İsa Bey Camii,
  • Yedi Uyurlar,
  • Celsus Kütüphanesi.

Ege’nin binyıllardır birçok kadim kültüre ev sahipliği yapan bir bölge olduğunu düşünürsek, Efes’te her kültüre ve inanışa özgü bir gezi alanı bulabileceğinizi varsayabiliriz. Antik Yunan Tanrıları ile ilgili birçok sanatsal eseri inceleyebileceğiniz Efes, Meryem Ana’nın İsa çarmıha gerildikten sonra da hayatını geçirdiği yerdir. Bu açıdan birçok farklı inanca da ev sahipliği yapmıştır ve doğal bir mistik atmosfere sahiptir.

Kapadokya

Kapadokya
Kapadokya

İşte insanlık öncesi dünyaya dahi şahitlik edebileceğiniz enfes bir tarihi miras. Kapadokya ya da Nevşehir ili sınırlarında bulunan ve 60 milyon yıl önce yaşanan lav püskürtmeleri sonucu oluştuğu sanılan bir bölgedir. “Peri Bacaları” adı verilen yapılar zamanla yağmur ve rüzgârın da etkisiyle şimdiki hallerini almış ve doğanın sanatını bize göstermiştir. Hititler, Romalılar, Hristiyan topluluklar ve Selçuklular dahil olmak üzere onlarca medeniyete ev sahipliği yapmış olan Kapadokya, doğal bir şaheser olmasının yanı sıra, kültürel bir kaynaktır da. İster bir doğa gezisi isterseniz de kültürel bir gezi misyonuyla Kapadokya’nın atmosferine şahit olabilirsiniz.

Eski Mardin

Eski Mardin
Eski Mardin

Suriye ile sınır komşusu olan Mardin, Mezopotamya’nın birçok kadim toplumuna ev sahipliği yapmıştır. Mardin’i diğer Mezopotamya yerleşim yerlerinden ayıran özelliği birçok farklı inanıştan insanın yurdu olmuş olması ve günümüzde de bu özelliğini küçük ölçüde de olsa sürdürmesidir. Yerel inanışların “batıl” olarak kabul edilebilecek kadim bilgilerin doğduğu bu şehir evleri ve sokakları için bile görülmeye değer.

Borçka Karagöl

Borçka Karagöl
Borçka Karagöl

Artvin’in Borçka ilçesine yaklaşık 25 km uzaklıkta yer alan bu Tabiat Parkı, doğal güzelliklere şahit olmak isteyen geziciler için adeta biçilmiş kaftandır. Heyelan sel gölü olan Karagöl, 5 hektar alan üzerine bulunmaktadır ve senelik yaklaşık olarak 10.000 kişi tarafından ziyaret edilir. Yoğun yağmur alan bir bölge olması sebebiyle ağaç bakımından oldukça zengindir. Sadece gözlerinizin değil ciğerlerinizin de bayram etmesini istiyorsanız, Karagöl Tabiat Parkı’nı mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Kazdağları

Kazdağları
Kazdağları

Son yıllarda korunması için çevrecilerin ekstra çaba sarf etmek zorunda kaldığı bir yer olan Kazdağları, Balıkesir ve Çanakkale illerinin bir bölümünde yer alan dağlardır. Hakkında halk dilinde birçok efsane ve destan anlatıları yer alan Kazdağları, Homeros’un Illiada’sında dahi övgüyle yer almaktadır. Ağaç çeşitliliği ve temiz havası sebebiyle efsaneleşen Kaz Dağları, Truva Savaşı’na da arka plan olmuştur.

Günümüzde sanayi ve maden araştırmaları sebebiyle tehlikede olan Kazdağları’nı görmek ve mümkünse orda kamp yaparak birkaç gün doğayla iç içe vakit geçirmek mümkündür. Ne yazık ki gelecek nesillerimize aynı dokunulmazlıkla bırakıp bırakmayacağımız kesin olmayan bu bölge her ne kadar birçok savaşa ve doğal afete dayanmış olsa da vahşi sanayileşme karşısında onu korumamız gerekebilir.

Tarihi Yarımada

Tarihi Yarımada
Tarihi Yarımada

Tarihi Yarımada ya da Suriçi, Türkiye’nin incisi İstanbul’un tarihi ve kültürel bağlamda en zengin bölgesidir. Diğer birçok yer gibi birçok farklı kültüre ve topluma ev sahipliği yapan Tarihi Yarımada’nın diğer yerlerden bir farkla öne çıkmaktadır. Bu fark Tarihi Yarımada’nın bu toplum ve kültürlerin çoğunun başkenti olmasıdır. İstanbul’un binyıllardır hemen hemen her köklü devlet için ne kadar önemli bir şehir olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak burada bahsedilen İstanbul, aslında Tarihi Yarımada’dır. Örneğin Osmanlı Padişahı II. Mehmet, İstanbul’u fethettiğinde aslında aldığı yer sadece Tarihi Yarımada’dır. Çünkü zaten İstanbul’un diğer bölgeleri Osmanlı tarafından fethedilmiştir.

Tarihi Yarımada, İstanbul’un birçok kültürel mekanına ev sahipliği yapan bir bölgedir. Bunlardan bazıları:

  • Eminönü Meydanı,
  • Mısır Çarşısı,
  • Yeni Camii,
  • Topkapı Sarayı,
  • Ayasofya,
  • Sultanahmet Camii,
  • Yerebatan Sarnıcı,
  • Çemberlitaş,
  • Kapalı Çarşı,
  • Beyazıt Camii,
  • Beyazıt Sahaflar Çarşısı,
  • Süleymaniye Camii,
  • Fener Rum Patrikhanesi.

Bu mekanların yanı sıra yemek yemek için sayısız eşsiz tarihi restoran da Tarihi Yarımada’da bulunmaktadır. Sadece öylesine yürüyüşler yapmak ve sokaklardaki tarihin kokusunu almak için dahi Tarihi Yarımada ziyaret edilebilir.

Mevlâna Türbesi

Mevlâna Türbesi
Mevlâna Türbesi

Mevlana’nın Rumi adı ile tüm dünyada ne kadar ünlü olduğunu biliyoruz. 60’lı yıllarda “çiçek çocukların” otostopla gezi rotasında başat bir yerdi Konya. Halen de bu özelliğini birçok farklı kültürden insan için sürdürüyor. Mevlana’nın kucaklayıcı ve kapsayıcı tasavvuf felsefesini Mevlevi dergahının mistik atmosferini yerinde deneyimlemek isteyen insanlar için Konya’da yer alan Mevlâna Türbesi ideal bir gezi rotası olacaktır. Burada manevi hislerle hemhal olabilir, İslam’ın tasavvuf geleneğine daha yakından şahit olabilirsiniz.

Yedigöller Milli Parkı

Yedigöller Milli Parkı
Yedigöller Milli Parkı

Yedigöller heyelanlar sonucunda oluşan yedi göl ile tanınan bir Tabiat Parkı’dır. Yapraklar mevsimlere göre renk değiştirirken suya yansıyan birçok farklı ağacın manzarası sanki bir manzara resminin içindeymişsiniz izlenimi verir. Burada kamp yapmak, hatta uzun bir yürüyüşe çıkmak hem ruhunuzu sakinleştirmeye hem de bedeninizi dinlendirmeye olanak sağlayacaktır. Bolu iline bağlı Yedigöller Milli Parkı birçok kamp tutkununu son yıllarda kendine çekmeyi başarmıştır.

Aspendos Tiyatrosu

Aspendos Tiyatrosu
Aspendos Tiyatrosu

Antalya’nın Serik ilçesinin Belkıs köyünde yer alan Aspendos Tiyatrosu, Antik bir tiyatro alanıdır. M.S. 2. Yüzyılda Romalılar tarafından inşa edilen tiyatro, günümüzde etkinliklerde halen kullanılmaktadır. Mükemmel mimari tasarımı sayesinde sesin her alana homojen dağılmasının sağlandığı açık hava tiyatrosu ziyaret edildikten sonra, bölgedeki diğer kültürel miraslara da uğranılabilir.

Nemrut

Nemrut
Nemrut

Nemrut Dağı, Adıyaman ilinde yer alan ve yüksekliği 2100 metreye kadar ulaşan bir dağdır. Elbette dağın en çekici özelliği bu değildir. UNESCO Dünya Mirası olarak kabul edilen bu bölge Persler ve Yunanlıların birçok kalıntısına ev sahipliği yapmaktadır. Bunlar genellikle Tanrı ve Tanrıça heykelleri yahut astrolojik figürlerdir. Kadim birçok bilginin referansını öğrenebileceğiniz Nemrut Dağı’nın kültürel tarihi M.Ö. 62 yılına kadar dayanmaktadır.

Sümela Manastırı

Sümela Manastırı
Sümela Manastırı

Sümela Manastırı Trabzon’da yer alan ve M.S. 365 yılı civarında inşa edildiği düşünülen Rum Ortodoks kilise kompleksidir. 1.150 metre yüksekliğe inşa edilmiş olan kompleks, bir yamaçta yer almaktadır ve gidiş yolu dahi oldukça keyiflidir. Kilisenin içi fresklerle kaplı olduğu için burayı ziyaret etmek sadece kültürel açıdan değil, mimari ve sanatsal açıdan da size unutulmaz hazlar yaşatacaktır. Karadeniz’in doğal güzellikleri ve eşsiz yamaçlarıyla birlikte deneyimlenen Sümela Manastırı gezisi hem doğa hem kültürel hem de manevi bir yolculuk olacağı için tavsiye edilmektedir.

Noel Baba Kilisesi

Noel Baba Kilisesi
Noel Baba Kilisesi

Aslen MS 343’te inşa edilen Antalya Demre’deki St. Nicholas Kilisesi, Türkiye’nin en önemli Hıristiyan hac merkezlerinden biridir. Konstantin IX tarafından yeniden inşa edilen kilise, çarpıcı Bizans freskleri ve mozaikleriyle tanınır ve orijinal Noel Baba olan St. Nicholas lahdine de ev sahipliği yapar.

Antalya ve çevresi Hristiyan dinin birçok hac merkezine ev sahipliği yaptığı için Noel Baba Kilisesi’nin yanı sıra yakınlardaki diğer manevi yerler de ziyaret edilebilir.

Meryem Ana Evi

Meryem Ana Evi
Meryem Ana Evi

Meryem Ana Evi, Efes çevresinde Bülbüldağı’nda bulunan bir Katolik hac merkezidir. Selçuk’a 7 km uzaklıkta olan ev, 1824 yılında Katolik bir rahibe olan Anne Catherine Emmerich’in anlattığı rüyalarının ardından keşfedilmiştir.

İsa’nın annesi Meryem’in burada yaşayıp öldüğüne inanılır. Hristiyanlar tarafından kutsal kabul edilir ve ziyaret edilir, hastalara şifa aranır, adaklar adanır. Mistik ve kültürel bir deneyim yaşamak isteyen her gezicinin rotasında olması gereken bir yerdir.

Eğer Türkiye’nin tarihi güzelliklerini de keşfetmek istiyorsanız Türkiye’nin En Güzel Tarihi Yerleri adlı yazımıza da bir şans verebilirsiniz.

Shares:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir