İran’ın her şeye rağmen sinemadan ve protest duruşundan vazgeçmeyen bağımsız yönetmeni Cafer Penahi, Daire adlı filmiyle kadının hapsolduğu çemberi ele alıyor. İran rejiminin baskılarına karşı duruşuyla bilinen ve bu uğurda hapis yatan usta yönetmenin kadrajı; İran kadınlarının gördüğü baskı ve kıstırılmışlık duygusunu iliklerinize kadar hissettiriyor. Bu yazımızda Daire (Dayereh) film incelemesi ile baştan sona bir çember çizeceğiz… İncelemeyi okumaya başlamadan önce bu yazımızın film hakkında spoiler verdiğini unutmayınız.
Açılış ve Kapanış (Kuzguncuk): Pandora’nın Kutusu
Daire filmi, küçücük bir kuzguncuk bölmesinin açılışıyla başlar ekran beyazdan açılır. Umutlu şeyler bekleriz. Kara çarşaflı bir kadın, Solmaz Gholami’nin doğumuyla ilgili bilgi almaktadır. Öncesinde doğum sesleriyle umutlandığımız sahnede, kara çarşaflı kadının kız çocuk haberi karşısındaki tepkisiyle sarsılırız. “Erkek çocuk bekliyorduk” diye hayal kırıklığına uğrayan kadın, kocasının kızını boşayacağını söyler. Böylelikle bir kız çocuğunun ana rahminden çıkışına bile izin verilmeyen bir dünyayla karşı karşıya olduğumuzu anlarız… Sanki Pandora’nın kutusu açılmış gibi bir mutsuzluk dalgası yayılır.
Filmin sonunda kuzguncukla tekrar karşılaşırız. Bu kez simsiyah bir ortamda, kadınların tutulduğu karanlık nezarethanedeyizdir. İçerideki kadınların hikayesine hâkim ve onlardan biri olarak içeride yer alırız. Kuzguncuk açık haldedir, bir görevli çalan telefona bakar ve kuzguncuktan içeri seslenir: “Solmaz Gholami burada mı?” Bir görevli tarafından kuzguncuk kapatılır ve aldığımız bu dersle düşünmeye terk ediliriz.
Daire, Yılmaz Güney’in Yol filmini andırıyor. Ancak farklı olarak hapishaneden izinli olarak çıkan kadınların birebir hayatlarına dahil oluyoruz. Filmde baştan sona kadınların İran’da gördüğü ikinci sınıf insan muamelesi başrolde yer alıyor. Hastanedeki doğum sahnesinden sonra yönetmen kadrajını sokağa çeviriyor. Sonrasında ise dairenin tamamlanması için sancılı bir yolculuğa çıkıyoruz. Yok sayılan kadınların hikayeleri, yol boyunca zincirin halkaları gibi iç içe geçmeye başlıyor…
Hikâye: Bir Sıkışmışlık Öyküsü
Ceza evinden kaçan üç kadın; Nargess, Arezou ve Maedeh, yol parası için bir kolyeyi satmaya çalışırken Maedeh, polise yakalanır ve diğerleri kaçmak zorunda kalır. Kolyenin parasıyla Nargess’in köyü Razilik’e gitmeyi planlamışlardır ancak plan arkadaşlarının kolyeyle beraber tutuklanmasıyla suya düşer.
Arezou, arkadaşı için para bulur ve otobüs bileti alması için terminale gönderir. Nargess otobüse polisler yüzünden binemez; Arezou ise gittiği baba evinden babası ve abileri tarafından kovulur. Hamile olan Arezou, eski bir dostundan yardım almak ve kürtaj yaptırmak için hastaneye gider. Ancak arkadaşı korktuğu için onun bu isteğini geri çevirir. Sonunda iki kadın, yeniden başladıkları yere, sokağa dönmüştür. Arezou, kendisine kalacak bir yer ararken bir kadının kız çocuğunu sokağın ortasında terk edişine tanık olur. Kadın, kızının zengin birileri tarafından alınırsa belki iyi bir geleceğe sahip olabileceğini düşünmektedir.
Çocuğunu bırakan Nareyeh çaresizlik içinde yoldan geçen bir adamın çağrısıyla arabasına biner. Nareyeh, aslında polis olan adam tarafından fuhuş yaptığı gerekçesiyle göz altına alınmak üzere bir toplama alanına götürülür. Burada ise zincirin son halkası olan beden işçisi bir kadınla tanışırız. Aynı arabada yakalanan adam polis tarafından salınırken kadın nezarete gönderilecektir.
Çekim ve Kurgu Yöntemi
Büyük çoğunluğu sokakta geçen filmde yönetmen, İran sokaklarındaki yaşamı, ekonomik ortamı ve kadınların sıkışmışlığını, sinemanın bütün olanaklarıyla gözler önüne seriyor. Özellikle baştan sona özgün bir kurgu yöntemiyle tasarlanan hikayeler, zekice geçişlerle birbirine bağlanıyor. Cafer Penahi’nin filmi etkileyici bir üslupla taşıyan sinematik yöntemlerini iki ayrı başlıkta değerlendirelim…
Katmanlı Görsel Çerçeveler
Filmin başlangıcında ve sonunda yer alan hücre kapısı üzerindeki kuzguncuk adı verilen çerçevelerin kullanımı, kadınların sıkışmışlığının metaforik yansımasını gözler önüne seriyor. Ayrıca kapalı mekanların büyük çoğunluğunda bu çerçeveler tekrar tekrar kullanılıyor. Bu sayede hem dünyanın kadınların sıkışmışlığı karşısında seyirci kalışı hem de kadınlar üzerindeki klostrofobik baskı seyirciye etkili bir şekilde geçiyor.
Hikayeler Arasındaki Estetik Geçişler
Film, baştan sona birbirlerine uzaktan dokunan kadınlar üzerinden bir daire oluşturacak şekilde kurgulanmıştır. Birbiri içine geçmiş hikayeler Solmaz Gholami adında kadraja hiç girmeyen bir kadının doğum haberiyle başlarken yine kendisini görmediğimiz ancak adını duyduğumuz sahneyle sona eriyor. Karakterler arasında önemli derecede bir hiyerarşi ayrımı ise bulunmuyor. Kurgu yöntemi ve sokağın nabzını tutuşuyla yönetmen, Daire filmiyle İran Yeni Dalgası’nı etkili bir şekilde yansıtıyor.
Daireden Çıkamayan Kadınlar
Daire, gerek biçim gerek içerik olarak hikâyesini hakkıyla anlatan bir film. Her biri farklı yerlerden gelen 6 kadının ortak noktası, yasakçı İran toplumunda bir çıkış noktası aramaları. Düzene ayak uyduran diğer kadınlar da bu arayışlarında hemcinslerine sırt çeviriyor.
Kadınların Maruz Kaldığı Davranışlar
Birçok sahnesinde kadınlara karşı yapılan taciz ve hakaretler, İran sokaklarında yaşamaya çalışan kadınların gerçeklerini derinden hissettiriyor. İran’ın toplumsal hafızasına kadınların aşağılanması o kadar yer etmiş ki; bir kadına yapılan iltifat, “bütün kadınların hafızası kötü” şeklinde bitiyor. Kadınların görmezden gelinmesi ve renksizleştirilmesini anlatan en güzel replik ise arkadaşına köyüne benzeyen bir tabloyu gösteren Nargess’in ağzından dökülüyor: “Ressam güzel çiçekleri çizmeyi unutmuş…”
Aşılamayan Sınırlar
Filmin ismi, anlamını en çok kadınların sürekli çıkmaza düşmesi ve dönüp dolaşıp aynı noktaya gelmesiyle gösteriyor. Örneğin; kız çocuğu doğuran Solmaz, toplumun gözünde değersizleşip yok oluyor. Öyle ki kadını kadrajın bir köşesinde bile görmüyor, yalnızca adını ve toplumun “değer” yargılarına göre “kusurunu” duyuyoruz. Kadının kusuru kız çocuğu doğurmak…
Bir başka kadın hapse girip çıktıktan sonra kocasının ikinci bir kadınla evlendiğiniz ve onunla beraber yaşayacağını öğreniyor ve bunu ekmek, su gibi benimsiyor. Başka biri kendisine başka bir seçenek sunmayan hayata bedenini satarak tutunmaya çalışırken polise yakalanıyor, adam salınırken kendisi tutuklanıyor. Hapisten kaçan Nargess, Arezou ve Maedeh ise kendilerini en sonunda yine bir nezarette buluyor.
Kadınların daireden çıkamamaları ve umutsuzlukları Arezou’nun kendini ısrarla köyüne davet eden Nargess’e söylediği sözde en çarpıcı ifadesini buluyor: “Bahsettiğin cennetinin aslında var olmadığını görmeye dayanamam…”
Daire Filminin Künyesi
2000 yılının İran atmosferini gözler önüne seren filmin yönetmeni Cafer Penahi, senaryoyu Kambuziya Partovi ile beraber yazmıştır. Dram türündeki film, 10 bin dolarlık bir bütçe ile çekilmiş ve sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşık 700 bin dolar hasılat elde etmiştir. Venedik Film Festivali kapsamında “Altın Aslan” ödülünü alan film, İran’da yasaklanmıştır. Filmin oyuncu kadrosu ise şöyle:
- Maryiam Palvin Almani,
- Solmaz Panahi,
- Nargess Mamizadeh,
- Elham Saboktakin,
- Mojgan Faramarzi,
- Monir Arab,
- Fatemeh Naghavi,
- Feresteh Sadre Orafaiy,
- Negar Ghadyani,
- Maryam Shayegan.
Sonuç
Daire, her ne kadar İran’daki kadınların yaşamını gözler önüne sermek için hem de 20 yıl öncesinde yapılmış bir film olmasına rağmen hem günümüzün hem de bütün dünya kadınlarının hayatına dokunuyor. Son dönemlerde ülkemizde yaşanan kadına karşı şiddet olayları ve baskıcı tavırlar, aynı eril dünyanın bir yansımasını sunuyor. Hiçbir zaman eskimeyecek olan mesajıyla Daire, hem sinema camiasına bırakılmış değerli bir yapım hem de sosyolojik yapıya karşı sunulan müthiş bir eleştiri örneği olarak hafızamızda yer ediyor. Daireyi aşmak dileğiyle…
İyi seyirler.
Eğer toplumsal sorunlara dikkat çeken filmleri izlemekten keyif alıyorsanız Kynodontas İncelemesi: Hastalıklı Bir Lanthimos Filmi yazımıza da göz atabilirsiniz.