Evrensel Ahlak Yasasını Kabul Edenler ve Reddedenler

Herkes için geçerli bir evrensel ahlak yasasından bahsedilip bahsedilmeyeceği felsefenin en önemli sorularından biridir. Etik başlığı altında değerlendirilen bu soruya filozoflar çeşitli bakış açıları getirmiştir. Pek çok önemli isim bu konuyla alakalı ciddi metinler kaleme almıştır. Filozofların değerlendirmelerini daha yakından incelemek için evrensel ahlak yasasını kabul edenler ve reddedenler konusuna birlikte bakalım.
Evrensel Ahlak Yasası Sorunu

Henüz sistematik felsefeden bahsedilmeyen çağlarda dahi ahlak yasası, kadim metinlerin ve kültürlerin önemli bir konusu olmuştur. Uzak Doğu’dan Mısır’a kadar geniş bir alanda ahlak temel bir problem olarak düşünülmüştür.
Dinlerin kökenine baktığımız zaman da evrensel ahlak yasası öğretisinin varlığıyla karşı karşıya geliriz. Hemen hemen tüm dinler, tüm insanlığa hitap etme iddiasında olduğu için evrensel bir ahlak yasasının zorunlu olarak var olduğunu kabul etmektedirler. Bunun anlamı, her çağda herkes için geçerli olan ahlak kurallarının varlığını kabul etmektir.
Felsefi düşüncede ise evrensel bir ahlak yasasından bahsedilip bahsedilmeyeceği diğer her şey gibi tartışmaya açık bir şekilde değerlendirilmiştir. Buna göre bazı filozoflar evrensel ahlak yasasını kabul ederken bazıları reddetmektedir.
Evrensel Ahlak Yasasını Kabul Edenler
Felsefenin ilk isimlerinden bu yana evrensel ahlak yasasının varlığını kabul eden pek çok isim karşımıza çıkmaktadır. Bu isimleri bağlı oldukları öğretiyle beraber değerlendirmek konuyu daha iyi kavramak adına faydalı olacaktır. Öyleyse gelin birlikte bakalım kimler en başından beri evrensel bir ahlak yasasından bahsedilebileceğini iddia etmekte!
Sokrates

Felsefede çoğu konu dönüp dolaşıp Sokrates’e dayanır. Bu önemli filozof diğer öğretilerinin yanı sıra ahlaki öğretilerinde öne çıkmaktadır. Sokrates her şeyden önce ahlaki eylemin amacının mutluluk olduğunu savunmaktaydı. Ona göre ahlaki eylemde bulunmanın nihai sebebi mutluluğa erişmektir. Bu eylemin kaynağı ise bilgidir. Bilgili insanın aynı zamanda erdemli insan olduğu görüşü, Sokrates’in temel ahlak görüşünün özeti niteliğindedir.
Filozof, hiç kimsenin bilerek kötülük yapmayacağını, kötülükle bilgisizliğin aynı şeyler olduğunu savunmuştur. Ahlakın temel kavramı olan iyi, bilgiyle ortaya çıkan belirli bir amaca yani mutluluğa hizmet eden bir edimdir. Bu görüşe göre hiç kimse isteyerek iyiden kaçmaz, ancak bilmediğinden kaçtığı için kötülük açığa çıkar.
Yine Sokrates’e göre kişi duruma göre davranarak ahlaklı olamaz. Ahlaki kurallar, şartlara göre değişim gösteren kurallar değildir. Kişinin her zaman ve her yerde uyması gereken evrensel bir ahlak yasasından söz etmek mümkündür. Bu ahlak yasasına ise ancak akıl ve bilgi aracılığıyla ulaşılabilir.
Platon

Platon’a göre evren “gölgeler” ve idealar olmak üzere temelde ikiye ayrılmaktadır.sürekli değişime tabi olan nesnel varlıklar birer gölgedir ve hakiki bir varlığa sahip değildir. Bu varlıkların herhangi bir kalıcı varlıkları yoktur. İdeaların birer kopyası olan gölgeler alanıyla ilgili iyiden bahsedildiğinde aslında bu iyi ideasıdır.
İyi ideası, nesnel varlıkların üstünde bir konumda olduğu için evrensel bir değer arz eder. Bu nedenle evrensel bir ahlak yasasının varlığından söz edilebilir. İnsanın ise bu evrensel ahlak yasasına ulaşması veya onu kavraması ancak akıl yoluyla gerçekleşmektedir. Akıl, neyin iyi ideasına uyduğunu neyin uymadığını bilebilir böylece de ahlaki eylem açığa çıkabilir.
Farabi

Aristoteles ve Platon felsefesinden ciddi biçimde etkilenmiş olan Farabi’ye göre de iki türlü varlık bulunmaktadır. Birincisi kendi kendinin nedeni olan zorunlu varlıktır. Bu varlık dinlerde Tanrı adını alır. İkincisi ise zorunlu varlığın var ettiği tüm mümkün varlıklardır. İyinin kaynağı ise zorunlu varlık’tan kaynaklanan faal akıldır. Mümkün varlıklar, faal akıl ile etkileşiminin nihayetinde iyiye erişmektedirler.
İyinin kaynağı bu açıklamalarda ortak olduğu için evrensel bir ahlak yasasının varlığından söz etmek de mümkündür. Tüm insanlar, faal akılla etkileşim kurarak iyiye erişme imkanına sahiptir. Bu etkileşim de akıl yoluyla olmaktadır. Nihayetinde akıl, bir eylemin iyi ya da kötü olduğuna karar verebilecek olandır.
Spinoza

Panteist bir filozof olan Spinoza için Tanrı ve evren özdeş durumdadır. Tanrı evrene içkin bir konumdadır ve evrenin özüdür. Bu da pek çok şeyde evrensel ilkelerin varlığına neden olmaktadır. Çünkü tanrısal güç her yerdedir ve her yere hakimdir.
Tutkular sebebiyle ahlaki yasayı görmezden gelen insanlar, tutkularını yendikçe evrensel ahlak yasasının buyruklarına erişebilir hale gelecektir.
Kant

Evrensel ahlak yasası kavramını bile Kant’a borçlu olduğumuz söylenebilir. Ahlak felsefesinin en büyük isimlerinden biri olan Kant’a göre evrensel bir ahlak yasasının varlığından söz edilebilmektedir. Öyle ki filozofun mezar taşında dahi “Üstümde yıldızlı gök, içimde ahlak yasası” manasında bir söz yazmaktadır.
Ahlakın buyruklarını vicdani temelde ve dolayısıyla insan doğasında arayan filozof herkes için geçerli bir ahlak yasasının varlığından söz etmektedir. Ona göre şartlar ne olursa olsun insan doğası doğru olanı öğütlemektedir. Yine bu açıklama da insan aklı ile doğrudan ilişkili bir açıklamadır. Çünkü davranışların ardında eylemin kendisi akıl gücüyle desteklenmektedir.
Evrensel Ahlak Yasasını Reddedenler
Evrensel bir ahlak yasasının varlığını kabul etmeyen pek çok düşünür bulunmaktadır. Bunların en temel ortak özellikleri, ahlaki eylemin şartlara bağlı olduğu iddiasıdır. Buna göre aşağıdaki filozofların evrensel bir ahlak yasasını reddettiği söylenebilir:
- Epikuros
- Proudhon
- Nietzsche
- P. Sartre
Bu isimler, evrensel bir ahlak yasası olamayacağına dair ciddi argümanlar üretmiş olan filozoflardan bazılarıdır.
Epikuros

Epikuros, hazcı anlayışın önemli bir temsilcisi olduğu için görüşleriyle paralel olarak evrensel bir ahlak yasasının varlığını reddetmiştir. Ona göre eylemin amacı hazdır ve haz kişiden kişiye değişiklik göstereceği için evrensel ahlaki bir yasadan bahsedilemez.
Proudhon

Proudhon ise anarşizmin en önemli ismidir. En temelde ahlak, insan özgürlüğünü engelleyen kurallar bütünüdür. Özgürlüğe ulaşma yolunda ahlakı bir engel olarak gören Proudhon için herkes için geçerli ve de uyulması gereken ahlak yasasından bahsedilemez.
Friedrich Nietzsche

F. Nietzsche de evrensel ahlak yasasını reddeden filozoflardan biridir. Hatta Nietzsche’nin klasikleşmiş Hristiyan ahlakının en meşhur düşmanı olduğu da söylenebilir. İnsanın gelişimini engelleyen, onu olmadığı bir şeye dönüştüren ahlak, tamamen yıkılmayı hak etmektedir. Güdüleri körelten, pasifleştiren, güçsüzleştiren ahlak yasaları yok edilmesi gereken kurallardır.
Jean-Paul Sartre

J. P Sartre ise varoluşçuluğun en önemli temsilcisi olarak değerlendirilen ve ahlak yasası üzerine bu ilişki içerisinde yaklaşan bir filozoftur. Sartre’a göre insan, kendi varoluşunu kendi edimleri ve seçimleriyle inşa eden ve etmesi gereken bir varlıktır. Ahlak yasaları ise bu kendiliği körelten bir dayatmayı içermektedir.
İnsanın başkalarının değerlerini, kendi değerleri gibi benimsemesi kabul edilemez. Seçimlerinde ve dolayısıyla sorumluluklarında tamamen özgür olan insan her an kendini yeniden inşa etmektedir. Bu süreçte ona yol gösterecek evrensel veya aşkın yasalardan da bahsedilemez.